bildirgec.org

nazım hikmet hakkında tüm yazılar

Nazım Hikmet’in saklı kalmış iki şiiri

Arem | 20 January 2011 10:08

Ünlü şairimiz Nazım Hikmet’in bugüne kadar bilinmeyen iki şiiri ortaya çıktı.Vatan gazetesinde çıkan habere göre; Nazım Hikmet ve Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun Paris’te bir araya geldikleri bir zamanda yazılan şiirler bunlar. Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun gelini olan Hughette Eyüboğlu’nun, İş Bankası Kültür Yayınları’na teslim etmesiyle ortaya çıkan şiirler, tam elli yıllık bekleyişin ardından gün ışığına çıkartılmış oluyor…

Bir rüzgar esti…

hayalicindegecti | 14 November 2010 15:51

Ne hoş, ey güzel Tanrım, ne hoş
Mavilerde sefer etmek!
Bir sahilden çözülüp gitmek
Düşünceler gibi başıboş (*)

Orhan Veli Kanık
Orhan Veli Kanık

Bu dizeler aklımdan geçerken yaşamın aslında ne kadar güzel olduğunu düşündüm. Rüzgar uzaklardan, çok uzaklardan bir koku getirdi, sürülüp ekilmiş tarlaların kokusu muydu? Yoksa kurumaya yüz tutan lavantaların esintisi miydi beni böylesine sevindiren… Kaybolmaya yüz tutmuş ışıklar o kadar güzeldi ki dokunduğu an, rüzgarla salınan otları birer amber parçasına dönüştürüyordu. Ama zavallı bizler şehir ortamında, doğadan ne kadar uzaktaydık.
Sonra Nazım Hikmet’i düşündüm, ‘Yaşamak güzel şey be kardeşim” demişti ya… Çektiği açıları, hapishane günlerini, karısına, tek oğlu Mehmet’e duyduğu hasreti, sürgündeki yalnızlığını, Türkiye özlemini düşündüm… Yaşama bu kadar umutla bağlanışına bir kez daha hayran oldum. Oysa ölüme de uzak değildi, ne demişti o şiirinde:

“Hayatta insanı her saniye kırabilecek kadar çok şey var”

kahramancayirli | 02 August 2010 11:58

Kapağında ismini gördüğüm şiir dergisini büyük bir heyecanla aldığım iki genç şairden biriyle röportaj yapmanın mutluluğu var üzerimde. Büyük bir gurur ve sevinçle tanışıyoruz… Karşınızda Kaan Koç

Şiirin nelerden beslenir?

Şiiri her şey besler dünyada. İstisnasız her şey. Ama temelinde coşku ve sitem vardır şiirimin. Coşku nelere mi gebedir? Öfkem ondan doğuyor benim, saldırganlığım ondan… Ya da kısacası kavgam coşkumla iç içe. Sitem deyince ise, kısa ve net, onda kırgınlıklarım var. Hayatta insanı her saniye kırabilecek kadar çok şey var. Bu açıdan zengin bir dünyada yaşıyoruz. Hele bir de sert ve bükülmeye, baş eğmeye müsait olmayanların daha çok kırıldıklarını düşünürsek… Sana değen her şeyin şiire dokunduğunu, ona dönüşmek için can attığını görebiliyorsun ister istemez. Yani benim şiirim, benim hayatımdan besleniyor. Hayat çantamda ne varsa; insanlar, sözler, dövüşler, öpüşler ya da terk edişler… Hepsi.

Bir İlk Yaz Esintisi: Hanımeli

lavinya76 | 31 May 2010 11:09

Menekşe, lale, hanımeli

Üçünü de severim bu çiçeklerin ama gönlümde yeri başkadır hanımelinin. Mis gibi kokusuyla sarhoş eder, sarıldığı çitin ya da bahçe duvarının üstünden nazlı nazlı gülümseyerek bakar gibi gelir bana hep. Gülümsediğini düşündüğüm tek çiçektir hanımeli.
Yazlık evlerin ve balkonların zarif sarmaşığıdır o. Gerçekten adı gibi zarif, narin bir kadın elini anımsatır çiçekleri.

Teraneler 7 – Memleketimden Metrobüs Manzaraları

Yuzeysel Fikirler | 11 November 2009 09:38

Benim için her geçen gün daha güzel yazıyorsun demişler. – hatta bu sefer diyenleri siz de görebilirsiniz eski teranelerde – Teveccühleridir. Onların güzel görüşleridir, nitekim güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen de hayatından lezzet alır demişler. Ancak övgü ve yergi kabul edemiyorum. Kendi çapsız yüzeysel fikirlerimi yöneltecek yeni ufuklar arıyor ve sizin önerilerinizi bekliyorum. -ne de güzel götü kalkık yazar adabını takınıyorum üzerime süperim- Hİçbir edebi kaygım olmadığından iyinin ve kötünün uzağındayım ve teknik eleştirilerinize de açım diyebilirim. Bu sebeplerden dolayı en kötü teraneyi sizinle paylaşacağım. Okurken resmen ne sanat için, ne toplum için yapıldığını farkedeceksiniz. Çünkü bu yeni bir ekol: ‘yapmak için yapmak’!

Kısa keselim. Deşifrasyondan nefret ederim. Ben bu yazıyı klavyemin tuşlarına alırken on kasım günüydü. Bu sefer o her zaman bindiğim otobüse binmedim. Malum pastırma yazı, pastırılmış duygularım beni o sıkış tıkış metrobüse binmeye ikna etti.

Ezop Masalları

puella | 12 October 2009 10:48

Dünyanın bütün coğrafyalarında, bütün kültürlerinde rastlarız masallara. Her birinin kökenine indiğimizde ise, karşılaştığımız ilk masallar hemen hemen hep hayvanlar üzerinedir. Bunun nedeni, hayvanların ilk insan topluluklarının hayatında önemli bir yer tutmaları olabilir. Belki de sadece insanların kendilerini gizleme ihtiyacından kaynaklanmaktadır.

Diego Velázquez'e ait Ezop tablosu
Diego Velázquez’e ait Ezop tablosu

Edebiyatta genel olarak fabl türüne giren hayvan masallarına ait, ilk yazılı örneklere Hititler’de rastlanır. Hititler fablları taş tabletler üzerine yazıp resimlemişlerdir. İsmen bilinen ilk fabl anlatıcısı ise, sadece Yunan kültüründe değil, tüm dünyada bir efsane haline gelmiş Ezop (Aesop ya da Æsop (Yunanca Aisopos))’tur.

Ezop, M.Ö. 620-560 yılları arasında Antik Yunan’da yaşadığına inanılan bir köledir. İnanılan diyoruz; çünkü Herodotus’un kesinlik taşıyan ifadelerine rağmen, doğduğu yer dahi belirsizliğini koruyan – Trakya, Frigya, Mısır, Etiyopya, Sisam, Atina ya da Sart – ve ölümü ile de çelişkili bilgiler bulunan Ezop, pek çok tarihçiye göre bir mit olmaktan öteye gidememiştir. Herodotus’a göre ise Ezop, M.Ö. VI. yüzyılda Sisam’da yaşamıştır. Firavun Amasis’in iktidarına denk düşen bu yıllarda, Ezop’un bir soylunun kölesi olduğundan bahseder ünlü tarihçi. Masallar konusundaki yaratıcılığının yanı sıra, diğer pek çok konudaki yeteneğini takdir eden sahibi tarafından, sonunda özgür bırakılır. Ancak özgürlüğün tadına yeteri kadar varamayacaktır Ezop.

Türk Kadın Ressamlar Kuşağının Öncülerinden: Celile Hanım

Racine | 03 September 2009 08:59

Celile Hanım
Celile Hanım

Celile Hanımın baba tarafından dedesi, Polonya ihtilali sırasında ülkesinden kaçarak Türkiye’ye sığınan(1848),sonrasında Müslüman olup Türk ordusunda kahramanca hizmetleri sırasında şehit olan Constantin Borzenski ( Mustafa Celalettin Paşa) dir-ona adını veren dönemin sadrazamı Ali paşadır. Mustafa Celalettin Paşa ortaöğreniminden sonra Mühendishane-i Humayun’a girer ve Mühendishane müdürü Ömer Paşa gayet beğendiği, takdir ettiği bu genci kızı Sıdıka ile evlendirir. Bu evlilikten Celile Hanımın babası, ileride Abdülhamid’in yaveri olacak Enver Paşa doğar.

Ünlü Yazarlar Ve Eserleri -2

24black mamba24 | 30 July 2009 14:22