bildirgec.org

kültür hakkında tüm yazılar

last.fm yolculuğu

mago de oz | 01 August 2012 11:46

last.fm
last.fm

internet veya diğer bir deyişle sanal alem olarak nitelendirdiğimiz dünya her geçen gün yaşadığımız hayat içerisinde bize kolaylıklar sunmaya devam ediyor. İnternet sayesinde artık ne düşündüğümüzü, ne yaptığımızı, hangi saatte nerede ve kimlerle olduğumuzu ve ne yemek yediğimizi bile diğer insanlar bir tık sayesinde öğrenebiliyor ve bu yüzden tıka basa sosyalleşiyoruz. Peki, tüm bunların yanında bir de dinlediğiniz müzikleri, sevdiğiniz sanatçı ve grupları insanlarla paylaşmanızı sağlayan bir yazılım olsa fena da olmazdı hani değil mi? İşte last.fm de sizin bu isteğinize cevap verebilmek için kurulmuş bir site olma özelliği taşıyor. Last.fm 2002 yılında İngiltere’de kurulan bir internet radyosu ve bugün binlerce üyeye sahip, aynı zamanda da Audioscrobbler destekli bir site.
Last.fm yolculuğunuza başlamadan önce site hakkında biraz bilgi sahibi olmanızda yarar var. Last.fm sizlere zevkinize ve isteğinize göre müzik önerisi yapan bir sitedir. Site içerisinde etiket sisteminin büyük bir önemi vardır. Çünkü aramalarda ve müzik dinleme aşamasında bu etiketlerden faydalanırsınız. Siteye girdiğiniz zaman sanatçılar, gruplar, albümler ve konserler hakkında bilgi edinebilirsiniz ve etkinlikler oluşturabilirsiniz. Müzik zevkinizin uyumlu olduğu insanlarla tanışıp arkadaş olabilirsiniz. Radyo istasyonundan veya bilgisayarınızdan dinlediğiniz parçalar profilinizde görünür, dinleme sayısına ve sevdiğiniz şarkılara göre belirli zaman aralıkları için çeşitli grafikler oluşturulur. Siteye üye olan diğer kullanıcıların sayfalarına göz atabilirsiniz, onlara mesaj gönderebilir ve ya sayfalarına notlar da bırakabilirsiniz.
Last.fm hiç şüpheniz olmasın ki sizin müzik kültürünüzün daha yüksek bir seviyeye çıkmasını sağlayacaktır. Hiç dinlemediğiniz, adını bile duymadığınız binlerce sanatçı ve şarkıyı last.fm sayesinde keşfedebilirsiniz. Üstelik last.fm’e üye olmak hiç de zor değil. Herhangi bir siteye üye olduğunuz gibi buraya da çok kısa bir süre içerisinde üye olmanız mümkün. Üyeliğiniz tamamlandıktan sonra ayarlar bölümünden gerekli düzenlemeleri yapabilir ve last.fm’de hem eğlenceli vakit geçirip hem farklı müziklere ulaşabilir hem de birçok müzisyen hakkında ilgili yeterli bilgilere sahip olabilirsiniz.
Last.fm, skroplama esaslı bir sitedir. Skroplama; last.fm’in dinlediğiniz şarkılar hakkında siteye bilgi göndermesidir. Sizin de şarkıları skroplayabilmeniz için bir yazılıma ihtiyacınız olacak. Bu yazılımın adı ise last.fm player’dir. Sitenin ana sayfasından bu yazılıma kolayca ve ücretsiz bir şekilde sahip olabilirsiniz. Bilgisayarınıza kurup çalıştırdıktan sonra yazılım ilk açılışında sizden üyelik bilgilerinizi ister. Siz doğru bilgileri girip programı çalıştırdıktan sonra ise radyo istasyonu devreye girer ve böylece dilediğiniz müziği dinlemeye başlarsınız. Hem player’de hem de sitede, çalan şarkı ile ilgili bilgiler görebilirsiniz. Last.fm’in son zamanlarda ise bazı özelliklerini ücretli hale getirdiğini görüyoruz. Bunlar arasında, radyo dinlemek, profilinize kimlerin baktığını görmek ve reklamsız dolaşabilmek gibi özellikler yer alıyor. Bu özelliklere ise ayda 3 euro ödeyerek sahip olabiliyorsunuz. Son olarak da last.fm’de yer alan arkadaş bulucu özelliği ile facebook, gmail ve yahoo’da yer alan ve aynı zamanda da last.fm üyesi olan arkadaşlarını bulabiliyorsunuz. Böylece müzik zevkinizi hem arkadaşlarınız hem de tüm dünya görebiliyor.

Canlı Bomba

| 06 June 2011 16:46

17-23 yaşları arasındaydılar. Bekardılar. Ergenliğe geçişin kimlik krizini yaşıyorlardı. Etnik çatışmalar içinde kalmışlardı. Ailelerini veya en sevdiklerini kaybetmişlerdi. Yaşadıkları toplumda şiddet, ayrımcılık ve adaletsizlik her yeri sarmıştı. Hayata dair ümitleri azalmıştı. Öfke ve nefret doluydular. Aşağılanmışlardı. Kaygılıydılar. Kişisel kimlikleri yaralanmıştı.

Kültür Diye Sahiplendiklerimiz Aslında Neler?

bithikotsis | 22 April 2011 14:11

Toplumda sosyal kesimin en fazla benimsediği adet, gelenek, yaşayış tarzı, beğeniler, hobiler, meraklar bütünü kültür diye nitelendirilebiliyor.

Aslında bu kültür dedikleri oyle bir şey ki, memleketteki insanların akıl, ruh ve beden sağlıklarını, hayat stillerini aktarıyor insana bir bakıma. Yani bir nevi toplumsal analiz sonucunu veriyor bizlere.

Ülkem için kültür bana ne anlatıyor diyecek olursanız, eskiden yeni zamana doğru büyük bir düşüş ve sıradanlaşma, hatta basitleşme farketmekteyim. Diğer arkadaşlar bu konuda neler düşünür bilemem ama, artık kültür diye bensimsediklerimiz hep hafif alaycı şekilde yaklaşıp sonradan farketmeden kabul ettiğimiz şeyler olmaya başladı.

Çok tehlikeli bir durum aslında. Şimdi yeni ergen nesle bakıyoruz da eskisi gibi oturaklı adam sayısı epey azaldı, neredeyse hepsi bir laf bozması, Türkçe katliamı, olanı değiştirme, düzeni yıkma gibi olayların peşinde ve hep bu olaylardan kendilerine bir alay konusu ve gülme şablonu çıkarma peşinde. Bu da ister istemez kültür diye kabul ettikleri şeylerin içine gizlice çaktırmadan sızıyor.

Şu apaçi dansı dedikleri…

admin | 25 March 2011 22:25

Günümüz Türkiye’sinde her zaman bazı yeniliklere açık olmak gerektiğini artık yavaş yavaş öğreniyoruz. Fakat bazı yenilikler var ki bunları dans alanında eskiden olan dans figürlerine göre daha yozlaşmış bir halde görüyoruz malesef. Apaçi dansı da bu dansların başında geliyor. Öncelikle şunu belirtelim, Apaçi dansı Buca’da bir asker uğurlama esnasında çıkmış bir düzensiz hareketlerden oluşan bir dans. Apaçi’nin anlamı kızılderililerden geliyor ve bizde kullanılma sebebi ise saçlarını üçgen gibi diken (kızılderili tüyleri gibi) gençlerden geliyor. Malesef bu durum, tekdüze bir müzik ile bağdaştırılıp bir dans üretilmiş ve tutmuş. Bu gibi dansların kültürümüzde yeri olmamasını temenni etmekle beraber, kısa bir süre de olsa ülkemizde benimsenmesinin bir zararı yoktur diye düşünüyorum.

21.Yüzyılda Biz Nerdeyiz ?

cilo6 | 19 December 2010 19:37

Üzerinde yaşadığımız bu topraklar medeniyetin doğuşuna tanıklık etmiş topraklardır. Tarihte geçmişe yolculuk yaptığımız zaman, bilim, sanat ve kültürel bakımdan Anadolu ve uzantısı Güneydoğu medeniyetin ilk oluştuğu ve geliştiği topraklar olarak bilinir. Bizler çok şanslı insanlarız, medeniyetin temellerinin atıldığı bir bölgede yaşıyoruz,fakat bu günlere dönüp baktığımızda biz neredeyiz, bu yüzyılın neresindeyiz ?
Batı toplumu (Avrupa ve Amerika), teknik bakımdan çok ilerdeler ve bu yüzyılın gelişimini gerektiği gibi yaşıyorlar. Bizler ne yapıyoruz, tekniğin neresindeyiz, hangi tür gelişimlere katkıda bulunduk, bilimsel araştırma,çevre bilinci, canlılara karşı sorumluluklar ve insanlara hizmet verme bakımından ne derece yeterliyiz ?
Bana göre biz yerimizde sayıyoruz, bunun nedenini araştırdığımızda karşımıza, bir türlü çözemediğimiz EĞİTİM sorunu çıkmaktadır. Eğitim derken hem bilimsel ve teknik eğitim, hem de insan eğitimi anlamında belirtmek istiyorum.
Güncel bir işiniz vardır,herhangi bir devlet dairesine gidersiniz, sorununuzu anlatırsınız, çözüm ararsınız, ilgili kişiler sizi dinler ve tamam hallederiz derler ama sorunların çok az bir kısmı çözüme ulaşır gerisi kalır. Belediyelere gidersiniz, oturduğunuz sokakta bir sorun vardır,anlatırsınız fakat bir türlü çözüm bulamazsınız.

Efsane İstanbul

MerakliKedi | 17 June 2010 14:49

Bir tam günü Emirgan’a ayırıp içine kültür, tarih, müzik dahil etmeden olmazdı. Ben de, Sakıp Sabancı Müzesi’nde yeni açılan “Efsane İstanbul” sergisine gitmek için o günü uygun buldum. Hatta serginin açılışına da katıldığım halde, özellikle içime sindirerek gezebilmek amacıyla, o akşam sergiyi gezmemiş daha dingin, daha kendi başıma gezmek istemiştim.
Sergi hakkındaki ilk duyumlarım çok olumluydu. Herkes çok beğenmişti. Ama okul hayatımız boyunca aldığımız eğitimde İstanbul tarihi Geç Bizans ve Osmanlı dönemini içerdiğinden bunlardan oluşan bir sergi benim ihtiyaçlarımı karşılamayacak ve çok büyük ihtimalle ben diğerleri kadar mutlu ayrılmayacaktım sergiden. Ciddi bir önyargıyla sergiyi gezmeye başladım.

İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti kapsamındaki sergiden İstanbul’un 8000 yıllık tarihinden örnekler sergileniyor. Serginin girişindeki açıklamaları okuyunca İstanbul’a bakışım değişti. Neanderthal adamın göçünden başlayıp, ilk çağlarda İstanbul’daki yerleşmeyi görünce inanamadım. Marmaray kazıları sırasında ortaya çıkan bu eserlerden sergilenenleri görünce nasıl bir tarihin üzerinde yaşadığımız anlıyor insan. İstanbul’da Neolitik dönemdeki yerleşimin Dudullu, İçerenköy, Fikirtepe, Pendik ve Tuzla’da olması, buralarda yeterli incelemelerin yapılması durumunda daha ne eserlerin ortaya çıkacağı konusunda fikir veriyor. Yalnızca değerini bilemediğimizden yakın dönemde yurt dışına kaçırılan eserler değil de Haçlı Savaşları sırasında yağmalanarak götürülen eserleri de görünce ne büyük bir kaybımız olduğunu, en azından kalan ve hiç farkında olmadan üzerinde oturduğumuz eserlerin hakkını verebilmeyi umarak gezdim sergiyi.

Latin Hattı Kaligrafi Sevdiklerinize Değer Katıyor.

yalknt | 28 May 2010 22:36

Sevdiğinize hediye verdiğinizde nasıl ki paketi şık ve alımlı ise içerdiği hediye de bir o kadar önem kazanıyor, yapılan kutlama ve güzel günler (düğün, davet ve diğer organizasyonlarda) davetiye zarflarının yazımı da bir o kadar önem taşıyor. Güzel yazı, Latin hattı dediğimiz kaligrafi de bu açıdan son dönemde çok itibar kazandı. Güzel yazı alanında 25 yıldır hizmet veren Yalkın Tuncay’ın kaligrafik yazı örneklerini ve sanata dair tüm eser, çalışma ve araştırmalarını websitesini ziyaret ederek görebilirsiniz. İletişim bilgileri ve diğer bilgiler sitede: http://www.kaligrafia.net

İŞTE İLK TÜRK ROBOTU!

Beacool | 06 April 2010 19:04

Alkadur Robot Sistemleri
Alkadur Robot Sistemleri

Yunanlılarla aramızda nedense bir türlü düzelemeyen bir garip ilişki var. Bizim olarak nitelendirdiğimiz birçok şeye onlar da “bizim” diyorlar. Danslarımız, kahvemiz, Türk lokumumuz, rakımız, dönerimiz gibi. Hatta patent alıyorlar. Gerisi tam bir muamma (bkz yazı sonu notu). Ama gerçek olan bir şey var ki şu an gelecekte bizim diyebilecekleri bir şey yaptıklarını görmek güç…
Ülkemizde de yaratıcı beyinler çıkmıyor değil. Birçok alanda yeni ve parlak fikirleri halkımız üretiyor, tasarlıyor ama haklarını yabancılar alıyor ne yazık ki. Yukarıda yazanları da hesaba katarsak geçmişteki değil ama gelecekte “Bunu biz yaptık!” diyebileceğimiz bir artımız var artık.

İşte ilk Türk Robotu!
İşte ilk Türk Robotu!

Duran Kabakyer önderliğinden İzmir’de bulunan (canım İzmir im) mühendislerin yaratımı olan bu ürün Alkadur robot sistemleri tarafından piyasaya sürülüyor. İsmi çok yaratıcı bir şekilde (!) Döner Robotu. Yaptığı iş ise tüm gün boyunca durmadan döner kesmek. Tamam bir Asimo kadar biz teknoloji meraklılarına hitap etmiyor belki ama kültürümüzü dış ülkelere tanıtmak için iyi bir nefer olduğunu düşünüyorum. Ayrıca bu ürün sayesinde dönerin Avrupa Birliği standartlarına (onların hijyen ölçümlerine diyeyim) yükseltilmesi de sağlanmış.