bildirgec.org

kibir hakkında tüm yazılar

yazın şarkısı

kahramancayirli | 21 August 2009 11:28

kibrismagazin.com adresinden alınmıştır.
kibrismagazin.com adresinden alınmıştır.

Bugün kırk saat hangi yazı konusu üzerine eğilsem diye kafa yordum. Kötü niyetli insanların ruh hallerinden bahsetmeyi düşündüm bir ara, sonra kötü durumdaki transseksüelleri koruyacak “mor çatı” benzeri bir oluşumdan söz etmeyi de vapurda aklımdan geçirdim. Sonra daha hafif bir konu oturdu içime, bu magazin programları peydahlandıktan sonra her ağustosun ikinci yarısı şöyle bir paket haber yapar oldular: Bu yazın şarkısı neydi? Yazlık mekanlardan görüntüler, konserlerden kesitler, arşivden montajlar… altta o yazın popüler şarkıları tabii. E o zaman ben de bu yaz en çok satan albümlerden, en gözümüze kulağımıza sokulan parçalardan bir ilk 10 belirledim, 2009 yazının Türkçe şarkısı hangisi diye düşünen birilerine yol olur belki diye…

Şiir için güzel bir yaz

kahramancayirli | 20 June 2009 18:54

türk şiiri için önemli bir isim: gülseli inal
türk şiiri için önemli bir isim: gülseli inal

Bu cumartesi sabahı Betül Tarıman’ın yeni şiir kitabının çıktığını öğrendim. Mutlu oldum çok. Kar Merdiveni iyiydi güzeldi, bakalım Ağır Tören nasıl?
Şiir için güzel bir yaz olacak bu yaz. 80 kuşağı şairlerinden Gülseli İnal’ın toplu şiirleri yayımlanıyor. İlk ikisi çıktı bile: Kocamanlar ve güzeller onlar da..
Niye yayınevleri genç şairlerin ilk şiir kitaplarını basarken kılı kırk yarıyor. Ellerini taşın altına koyuverseler, daha düşük fiyatlarla yayımlamaya çalışsalar (burada aslan payı dağıtımcılara gider genelde). Sanırım hala en geçerli yol edebiyat ödülleri. Bu sayede isim yapabilirseniz, belki de yayınevleri size döneceklerdir..
İlk kez aç insan sayısı 1 milyarı geçmiş bütün insanlık tarihinde. Kimin ne kadar umurunda?
Yasakmeyve şiir dergisinin mayıs haziran sayısı çıktı. Kaan Koç’un ismini bir kez daha anmak istiyorum.
Kül Öykü Gazetesinin yeni sayısı gecikti. Umarım bir sorun yoktur. Belki de iki-üç ayı birleştirip bir yaz sayısı yayınlarlar. Birçok dergi yaz’ı böyle geçiriyor, haklılar mı bilmem.
Teoman’ın yeni şarkısı Çoban Yıldızı’nın müziği ne kadar hoş, bayıldım. Sezen Aksu düş bahçelerinde yürüyor yine. İyi ki. Kibir’i bir de ondan dinlemek, süper. Farklı vurguları, farklı duyguları, kadın bir tane yahu hakikaten. Aksu, Kibir’i önce Özcan Deniz’e vermiş, Deniz “bu, bir kadın şarkısı” demiş ve şarkı neyse ki Hande Yener’in oldu.
Mete Özgencil yeni bir albüm yapsın isterim. Şarkı sözlerini yazsın bassın ona da razıyım. Ya da Yıldırım Türker 15 sene sonra yeni bir şiir kitabıyla çıkıverse. Umay Umay da.

Hande Yener

behman | 28 January 2008 22:46

Ortalığı Hande bastı!

Son albümünün son klibiyle “Yalan Olmasın”, ekranlarda boy göstermeye başladı Hande Yener. Yine! Farkettiniz mi bilmiyorum ama son zamanlarda müzik dünyasına pek bir hakim olmuş durumda kendisi. Ya da kendileri mi demeliydim? Yani Kemal Doğulu ve Hande Yener. İki kanka. Gayet güzel şarkı ve klipler ama “Kibir”, “Romeo” ve “1 Yerde”den sonra son klip “Yalan Olmasın” pek olmamış sanki. Ama sanki! Olmuş da olabailir. Belki de o kliplerden, rengarenklikten sonra çok şey bekliyor olmamızdandır bu sitem. Her neyse yine de emeklerine sağlık.. Ha bu arada şarkı Sezen Aksuya ait ama sanki ona ait değilmiş gibi (biraz) kötülükte..Kızmasın severler 🙂

Kemal Doğulu Hande Yener Bir Yerde

kahramancayirli | 21 January 2008 18:11

şu sıralar bütün müzik kanallarında çok beğendiğim bir şarkı ve klibi var: Kemal Doğulu & Hande Yener-Bir Yerde…

şarkı çıktığından beridir de Kemal Doğulu’nun hayran sitesinin hazır olmasını bekliyordum..

ve nihayet…

sitede galeri, video, forum (guestbook -bu sözcük yerine türkça bir kelime kullanılsaymış keşke), klip anketi, extra gibi kısımlar var…

siteyi hemen ziyaret edebilirsiniz:…

Yanmam Lazım

| 24 October 2007 02:36

Harcadım hırpaladım
çok zarar verdim beni affet
insan tuhaf ne hoyrat
ne şaheser ve nasıl ilkel hayret
kibir bir canavar gibi
bekliyor pusuda
tıpkı bir volkan gibi uykusunda
kalbini kurban veriyor
sen aşkın talibi o galibi
olmaya tutkun yok korkusu da
küçük bir hayat var biliyor
yanmam lazım daha yol almam lazım
kendimden caymam lazım zor…

Beste olarak egoya, güfte olarak insan ruhuna hitap eden şarkılara pek rastlanmıyor günümüzde.
İlk dinlediğimde bu şarkıyı, ya Sezen Aksu yazmıştır ya da Nazan Öncel diye düşünmüştüm. Yanılmamışım, söz ve müziğini Sezen Aksu yazmış. Özellikle sözlerdeki felsefi yaklaşım hemen belli ediyor Sezen Aksu menşeli olduğunu.

insanoğlunun varlığı önemli mi?

| 09 October 2007 14:28

İnsanoğlunun varoluşu önemli mi? Düşünüyorum, öyleyse varım demek yeterli mi? Peki düşünmeyen nesneleri yok olarak mı kabul edeceğiz? Yada düşünmeyen nesneler bizim yapı taşlarımız değil mi? Belki de, evrensel maddenin yada enerjinin, kendine özgü bir zeka ve düşünce sistemi vardır. Belki de, insanoğlu, evrenin kendisini görmesi için yaratılmıştır.

Mağrur insanoğlunun varlığıyla gururlanması mı, yoksa üzülmesi mi gerekir? Evreni görmek, anlamak, daha doğrusu anlamaya çalışmak, insanoğluna verilmiş en büyük hediyedir. Öte yandan, evren ötesini veya evrenin nereden geldiğini, madde ve enerjinin neden, niçin ve nasıl varolduğunu bilememek ve düşünememek ise, insanoğluna haddini bildiren bir tokattır.

Deniz suyunda Makarna

kopanisti | 02 December 2006 15:19

– Sen git biz gelmeyelim bu hafta.
– Bir bakayım teknenin durumuna geç kalmam bende hemen dönerim, sen biletleri al ama.
Uzun uzun öpüştük kapının önünde.
Teknenin yanına vardığımda 50 dakika geçmişti.
İşte özgürlük.
Hava bir Aralık gününe yakışmayacak kadar ılıktı, ”Deniz suyu da ılık olmalı” diye düşündüm, teknenin başipinin boşunu alınca biraz daha yaklaştı yanıma ve yavaşça atladım üstüne. Kıçına geçip yüzükoyun sarkarak uzandım denize, elimi suda çırptım, suyun huzuru sardı heryerimi. Motoru çalıştırdım, tekrar başa geçip baş ipini çözdüm, kıça bağlı olan tonozun gerdirmesiyle tekne iskleleden uzaklaştı, sonra tonoz ipini çözdüm, suya bıraktım, geri vitese aldım ve uzaklaştım iskeleden. Sonra bir ileri ve marinadan çıkış. Sevgilimle başbaşa tertemiz suların üstünde süzülerek gidiyorduk artık, ama biran önce motor sesi bitmeli sadece rüzgar ve suyun sesini duyabilmeliydim. Sevgilimle bu güzel günün tadını çıkarmalıydım. Teknenin burnunu rüzgara doğru çevirdim, direk dibine gidip ana yelkeni direğe basmaya başladım. yarıyı geçince iyice ağırlaşmıştı, bu işler tek başına yapılmaz ama sevgilimle başbaşa olmak da ayrı bir keyif. Tekrar kıça geldim ve mandar ipini vince dolayıp elimle sararak yelkeni direk tepesine kadar bastım. Dümene geçtim biraz rüzgar altı yaparak yelkeni rüzgarla doldurdum. Havada tatlı bir rüzgar ve pırıl pırıl bir güneş. Ön yelkenin kilidini açıp onu da rüzgarla doldurdum. Artık motoru kapamanın zamanı geldi. Rüzgar ile hafif yatan tekne tatlı tatlı yol almaya başladı. Su gövdesinden geçerken tatlı bir şırıltı çıkarıyor, burunda oluşan köpükler yanlara doğru açılarak arkamızdan uzaklaşıyordu. İki Saat sonra adanın limanlığına girmek üzereydim. Önce önyelkeni sardım, teknenin burnunu tekrar rüzgara döndürdüm, motoru çalıştırdım, ana yelkeni yavaş yavaş indirmeye ve teknenin içine yatırmaya başladım.Nasıl olsa dönerken tekrar basılacaktı bu nedenle bumbanın üstüne sermekle uğraşmadım. Teknenin havuzluğuna özenle katlayarak yatırdım. Masmavi suyun dibi gözüküyordu, sanki su yoktu ve tekne havada asılı duruyordu. Sezonda çok kalabalık olan bu koy bir Aralık sabahı sadece bana aitti. İçeri girebildiğim kadar girdim ve demiri bıraktım, dalga ve rüzgar olmadığından demirin tuttuğuna emin olunca kapadım motoru. Bir süre sırt üstü uzandım, gökyüzüne baktım. Şu anda insanların şehirde birbirlerini nasıl yediklerini, yeni çamaşır makinası alınmadığı için eşlerinin dırdırını dinleyenleri, trafikte birbirlerine küfür eden sürücüleri, bu güzel günü maça giderek öldürenleri, bacalardan çıkan siyah dumanları düşüdüm, ”Çok şanslısın be moruk” dedim kendi kendime, ”İşte sevgilinle beraber bu güzel cennettesin.” Bunu sesli söylediğimi sonradan farkettim, ve güldüm bu sefer kendi kendime. Portucu açtım, plastik kovayı aldım, sapına bşr ip bağlayıp salladım denize, sapınmın ağırlığıyla yan yatan kovanın içine ağır ağır doldu deniz suyu, çektim aldım yukarı. Kamaraya indim tencereyi doldurdum, ocağın altını yaktım, geçen haftadan kalan ahtapotu dolaptan çıkardım.
Koyda çıt yok.
Benim mutfakta çıkardığım sesler kıyıdan yankılanıp tekrar bana dönüyor.
Elbiselerimi çıkarmaya başladım, ne olur ne olmaz kamaradan dışarı uzanıp etrafı tekrar kontrol ettim. Sonra çırılçıplak suya atladım yüzdüm kıyıya kadar, kumlara çıktım uzandım güneşin altında. Yılları aradan çıkarsam sevgilim de çıplak yanımda olurmuydu? Hala aşıktım O’na, hala rüyalarıma giriyordu, hala düşünüyordum O’nu. Şehirden uzak burada çıplak uzanmak nasıl birşeyse O’nu düşünmek te öyle bir şeydi, O’nunla aramda kimse yoktu. Sadece O ve ben, Issız koyda masvavi deniz, gökyüzü O ve ben.
Canı cehenneme! dedim kaprislerin, tafraların, alınganlıkların, kıskançlıkların, kibirlerin. Canı cehenneme! dedim dünyanın hala seviyorum seni var mı bi diyeceğin. Hala düşünüyorum, hala aklımdasın, kanımdasın, beynimdesin, midemdesin. İyi bok yedin evlendinde. Nerden girdim o gün fotoğrafçıya, Nerden gördüm resmini masada camın altında.
”Bakkal la mı evleneceksin?” demişti banan, al işte yine bakkalla evlenmişsin, ne değişti?
Babanın da canı cehenneme! Evlendiğin salağın da.
Hatta seni terkettiğim için benim de.
Makarna suyu kaynamış olmalıydı, biraz da üşümeye başladım, deniz suyunda haşlanmış ahtapotlu makarna yapacağım. Atladım suya ve tekneye doğru yüzmeye başladım. Yemekten sonra marinaya dönüp eve ulaşmam beşi bulur, dışarıda birşeyler atıştırıp sinemaya gideceğiz.”Ben bugün karımı seninle aldattım haberin varmı?”