bildirgec.org

katil hakkında tüm yazılar

Kendi Kendinizin Katili Olmayın!!

admin | 21 March 2011 11:52

Aşk Nedir bileniniz var mı? Çoğu kişi aşık olduğunu söyler ama aşkın ne olduğunu dahi bilmez. Bu bilmediğin bir şeyi yemek gbi birşeydir. Bence aşk başlamadan kaybedilen bir şavaştır bir şairin dediği gbi. Neden mi? Çocukluğunuzdan bu yana bir düşünün kaç kere aşık oldunuz veya aşık olduğunuzu sandınız belki 10 belki 20 belki daha fazla.. Peki kaç tanesini sürdürebildiniz? Hiç bi tanesini 😉 Bazen bırakan siz oldunuz bazen karşı taraf ama sonuçta ortada biten bi olay var bu olay aşk mı değil mi onu bilemezsiniz. Ancak bazılarımız bu aşk sandıkları olayı hayatları pahasına sürdürürler ve istediklerini alamadıkları zaman da tek çare sandıkları intihara teşebbüs ederler. Sizce bu doğru mu? Tabi ki değil; ama o kişiyle empati kurmaya çalışın her nekadar zor olsa da bi deneyin ve bunun onlarca yanlış olmadığını düşüneceksiniz.

YAKINDAN BAK

admin | 31 December 2010 15:39

herkesi korkutan, dünya üzerinde milyonlarca insanın ölümünden sorumlu bir katil. hala bu katille nasıl baş edileceği tam olarak bulunabilmiş değiliz. sadece ismini biliyoruz ve insanlara neler yaptığını.

Scream (Çığlık) 4 – 2011

hulya sr | 08 November 2010 09:47

Ve efsane geri dönüyor !“Sidney Prescott, Gale, Dewey” bu isimleri bir yerlerden hatırladınız mı?
Evet doğru bildiniz, 1990’ların efsane korku filmi Scream (Çığlık) serinin dördüncü filmi Scream 4 ile geri dönüyor.
Serinin üç filminin yönetmeni Wes Craven tarafından yönetilen Çığlık (Scream) 4’ün senaristi ise serinin ilk filminin yazarı Kevin Williamson. Oyuncu kadrosuna gelince serinin ilk üç filminde yer alan ana karakterler serinin dördüncü filminde de hiçbir değişiklik yapılmadan aynen korunmuş; Sidney Prescott’ı Neve Campbell, Acar muhabir Gale’i Courteney Cox, Dewey’i de David Arquette canlandırıyor.

“ New Decade, New Rules” sloganıyla gösterime girecek olan Scream 4 filminin ilk gösterim tarihi ise 15 Nisan 2011 olarak belirlenmiş.
Çığlık (Scream) 4’ün konusuna gelince; olayların üzerinden 10 yıl geçmiştir ve Sidney Prescott yavaş yavaş geçmişin etkisinden kurtulmaya başlamıştır.
Bu arada Sidney yaşadıklarını anlatan bir de kitap yazmıştır.
Yazdığı kitapla ilgili bazı problemlerle uğraşan Sidney’in tek isteği huzurlu ve güvenli bir şekilde yaşamaktır.

futbolun yüzkarası:Escobar cinayeti

nazokiraze | 20 May 2010 15:12

1994 yılında Amerika’da yapılan Dünya Kupası’nda futbolda çok da iyi olmayan Kolombiya takımı futbolun devlerinden Arjantin’i bile farklı skorla yenerek kupada favori olarak görülmeye başlanır, beklentilerin arttığı bu maçtan sonra Romanya’ya 3-1 yenilen takım için gözler ABD ile oynayacakları maça çevrilir, öyle ya Arjantin gibi bir takıma 6 gol atan Kolombiya futbola yabancı bir ülke olan ABD’yi mutlaka yenmeli, kupada finale yaklaşan ülkeler arasına girmeliydi.Ancak bu maçın sonu da yenilgi ile sonuçlanır , sonuç bellidir , İsviçre ile oynanacak maç ise sadece formalitedir.

Büyük umutlarla kazanılacak gözüyle bakılan ABD-Kolombiya maçının yenilgisinde şüphesiz Kolombiya’lı futbolcuların payı vardı ancak Andres Escobar‘ın payı biraz daha büyüktür, çünkü o kendi kalesine gol atmıştır ve maçın günah keçisi bellidir.

The Killer İnside Me Fragmanı

alploganer | 17 May 2010 09:53

Jessica Alba, Kate Hudson ve Casey Affleck’in merakla beklenen filmi The Killer İnside Me filminin fragmanı sonunda yayınlandı. Aslında bu fragman yayınlanan ikinci fragman olsa da ilk fragman festivaller için hazırlandığı için bu fragmanı asıl fragman olarak kabul etmek gerekir. Film; Sundance, Berlin, Tribeca gibi film festivallerine katıldı. Bazı izleyenler tarafından şiddet sahneleri protesto edildi. Fakat her şeye rağmen fragmandan anlaşıldığı kadar etkileyici bir psikolojik gerilim filmi gibi duruyor.

Sıradışı cinayetler işleyen bir şerifi konu alan filmin fragmanına buradan ulaşabilirsiniz.

Katilini Tanıyan Adam

super hero | 28 February 2010 14:00

Ahmet Bey, “Ben bu çocuğu nereden tanıyorum?” diye düşündü. Hemen arkasından da “Ne kadar da saçma bir soru.” diye geçirdi içinden. “Şu anda hiç de sırası değil.”

Ahmet Bey bir sokak serserisi tarafından tehdit ediliyordu. Gecenin bir körüydü. Bu ıssız yolun tehlikeli olabileceğini biliyordu Ahmet Bey. Hatta, bir an girip girmemekte tereddüt bile etmişti. Sonra da “Aman canım, ne olacak?” demişti. “Hem yol çok daha kısalıyor.” Kaç kere kullanmıştı bu kestirmeyi? Bir şey olmuş muydu? Ya da şimdiye kadar bir şey olduğunu duymuş muydu? Kendi kendini korkaklıkla suçlamaktansa, ıssız kestirmeye sapmayı tercih etti Ahmet Bey.

güzel oyuncuların hayatlarının berbat senaryoları BÖLÜM 2

nazokiraze | 13 November 2009 09:47

Marilyn Monroe gibi güzel ve genç yaşta efsane olmuş bir sanatçının rakibi olarak görülmek elbetteki Jayne Mansfield‘ın çok hoşuna gidiyordu.Ancak bazı çevrelerce Monroe’nin ucuz bir kopyası olarak görülüyordu.(Aynı zamanda Mariska Hargitay‘ın annesidir)

Şeytan Kilisesi kurucusu Anton LaVey ile ilişkisi oldugu söylenen Mansfield kilisenin çırak üyelerinden biriydi.Ancak sonradan bu ilişki düşmanlığa dönüştü.

BİR KATİLİ SEVDİM

il mare | 10 September 2009 10:12

Vazgeçilemezlik böyle birşey olsa gerek.Tutku dedikleri…Ve aşk…Gözüne ve herkesin de gözüne batan bir dolu şeyi yeri geldiğinde gözardı edebilmek,sitemlerin hiçbir zaman kalıcı olamadığı noktayı benimseyebilmek…

“Benim için ölür müsün?” sorusuna; “ben ölmem,öldürürüm”cevabını alıp sevginden bir gıdımını çöpe atmamak,atamamak…Öldürdüklerini,kendisine lanet yağdıran bi dolu gözle izleyip de lanet olsun diyememek,aslında deyip de çoğu defa,sözünden dönmek.Mutfakta gizlice,kimse görmeden ondan özür dilemek,fısıldamak göğe doğru:”Hayır,lanet olmasın sana,gene de olmasın…”

Trip Trap

fitil | 04 September 2009 09:46

Lavabonun örtüsünü kenara itip elini yağ tenekesine uzattı. Perdeyi her açışında gördüğü karanlık onu rahatsız ediyordu. Elini karanlığın göbeğine sokmak fikri karnında garip bir his oluşturuyordu. Tenekeyi kaldırırken hafifçe inledi. Günlerdir durmadan yemek yapıyor, misafir ağırlıyor, çay dağıtıyordu. Küçük bir kızken ninesi öldüğünde eve sürekli gelip giden insanları anımsadı.

Ocağın altını iyice açtı. Önce yağı kızdırdı. Şehriyeyi attığında mutfağa giren ve kendine seslenen Hatice’yi duymazdan geldi. Hatice yanına sokulup “Esma Abla iyisin di mi?” diye sordu. İyiydi ya. Hem de nasıl iyiydi…

Kadınların oturduğu odaya hiç giresi yoktu ya, yine de ha gayret deyip tencerenin kapağını kapattı. Her adımda Kuran okuyan hocanın sesi daha bir yakınlaşıyordu. Tülbentini düzeltip suratını da iyice bir asıverdi. Odaya girince bütün gözler üzerine çevrildi. Köşeye kaynanasının yanına geçip oturdu. Başını yana eğip parmaklarıyla oynamaya başladı. Yaşlı kadınların dudakları kıpırdanıp duruyordu. Kelimeler de suratlarındaki çizgiler gibi iç içe, kırış kırış. Hepsi ona acıyarak bakıyordu. Umurunda değildi. Baksınlardı. Kaç dakika geçmiş, kaç dua okunmuş, kaç zavallı Esma karışmıştı vahların arasına bilemedi. “El Fatiha” dedi hoca. Dudaklarını yalandan oynatıp eliyle yüzünü sıvazlayıverdi. Kalktı. Şalvarı kıçının arasına sıkışmış mı diye eliyle kontrol etti. Mutfağa geçerken gözü evin sokağa açılan kapısına takıldı. O kapıdan her girişinin ciğerini nasıl yaktığını düşündü. Korkusunu unutmaya çalıştı. Artık korku yoktu. Mevlüt okunmuş bitmişti. Tabakları almak için lavabonun üzerindeki tahta rafa yöneldi. “Az kaldı Esma” dedi kendi kendine.