bildirgec.org

inanmak hakkında tüm yazılar

Fincan

Chat Noir 1 | 19 February 2011 20:48

Yere bakan yürek yakan,
Seni düşünüyorum her an.
Yalan sanma inan.
Bir dilber var sana kanan.

Güliz Ardilli / İstanbul / 1998

Hıçkırıkların Bebeğim

Chat Noir 1 | 12 February 2011 12:30

Sakın kimseye güvenme bebeğim,
Sakın kimseye inanma.
Hıçkırıkların sevginin boyunu aşmasın.
Sakın gülen gözlere aldanma bebeğim,
Sakın sözler seni baştan çıkarmasın.
Hıçkırıkların sevginin boyunu aşmasın.
Sakın önemsiz olduğunu düşünme bebeğim,
Sakın duygularını hissettirme.
Hıçkırıkların sevginin boyunu aşmasın.
Sakın unutma bebeğim,
Sana senden başka dost yok.

Güliz Ardilli / İstanbul / 28 Ağustos 1997 Peşembe

Uzaylılara inanır mısınız?

suleceizler | 30 June 2010 15:31

Çağlardan beri tartışma konusu oldu uzay. Acaba dünya dışında da yaşayan varlıklar var mı? Varsa nasılllar ,neye benziyorlar ? Bizden ne isteyebilirler? Dünyamızı ele mi geçirmek istiyorlar ,yoksa bize yardımcı olmak mı? Konuyla ilgili binlerce soru var aklımızda. Merak ediyoruz ,araştırıyoruz ,bilim adamları kanıt bulmaya çalışıyor ama bu konu hala bir muamma insanlık için. Ama ya peki uçan daire gördüğünü iddia edenler? Uzaylılar tarafından kaçırıldığını söyleyenler acaba gerçekten doğru olabilir mi? Uzaylılar belirli bir zamanı bekliyorlar da ,arada sırada dünyaya şöyle bir bakalım diyerek birazcık görünüp kaçıyorlar mı? Teknolojileri ne kadar ilerde olabilir. Eğer öyleyse onların bizden daha önce varolmaları gerekir sanırım.Bursa ‘da oturuyorum.Geceleri sürekli gökyüzüne bakarım. Yıldızlar ,ayın gökyüzündeki güzelliği inanılmaz. Kainat çok güzel bir denge ile yaratılmış. Sizinle paylaşmak istediğimse yıldızlara bakarken bazi parlak ,arada sırada kırmızı renge dönen ve durmadan hareket eden cisimler görüyorum.Bir yıldız hareket edemez,uçak olmasına olanak yok düz bir çizgide değil , daireler çizerek gidiyorlar ve bir kaybolup tekrar çıkıyorlar. Belkide göktaşıdır ama oldukça ilginç bence. İşin ilginci çok sık görüyorum.Önce göz yanılması sandım ama her gördüğümde göz yanılması nasıl olur? Acaba böyle bir şeyi daha önce gören oldu mu? Lütfen görenler varsa paylaşır mısınız?Uzaylı olup olmadığından emin olamam ama belki bilmediğim başka bir şeydir.

saniye, okyanus, kadın

astral | 06 January 2010 17:07

Karşımda yeni aldığım Atatürk’lü bir saat. Saniyesi duruyor, tüm saat duruyor. Kalkıp saniyesini gevşetiyorum tekrar çalışıyor, sanırım ilgimi istiyor; erkekçe bir kapris olmalı. Saniyeler küçük ve önemsizdir. Lakin saniye durunca saat duruyor. Zamanı sorgulamak duruyor. Zaman duvarda asılı kalıyor, geriye kalan saniyeden öte sadece bir iki çubuk oluyor. Artık ne akrebin önemi ne yelkovanın adı kalıyor. Kalkıp ya ilgi göstermek gerekiyor ya da duvardaki saatin sadece asılı duran bir objeye dönüşmesini yadırgamamak.

Saniyeler önemsizdir, küçüktür; paylaşımsız olacak kadar küçük ve mütevazidir kimi zaman ama saniye dediğiniz o ince çubuk durursa akrep çalışmıyor; zamanın durması akrebe değil saniyeye bağlı, o küçük paylaşımlarda/ o küçük zaman aralıklarında/ önemsenmeyecek kadar küçük zaman aralıklarında/ çoğu zaman hiç de önemsemediğimiz zaman aralıklarında.

‘Şimdi zaman bir kuru yalan…’

astral | 23 December 2009 09:45

Gabor Dvornik, Macaristan
Gabor Dvornik, Macaristan

Asılı, yükleniyor hayat girdaplarına.
Bir dönüyor, bir duruyor, baş aşağı dünyaya Leyla Leyla bakarken. Çoktan göz yaşları akmışken, kurumuşken; ruhu kurumuş bir okyanusken…

Hala onu bekliyor, istiyor, söylemiyor; söylemeyecek; kendine dahi. (!)
Son nefesini ruhundan evrene üflerken, ‘Şimdi zaman bir kuru yalan.’ diye tekrarlayıp duruyordu, terler içinde kalmışken; kendinden geçmişçesine, gözlerini bir noktaya dikmiş, burada değilmiş ve gördüğü başka bir evrenmiş gibi söylendi söylendi durdu, zaman tersine akarken…

Kusulmuş sevdayım

astral | 17 December 2009 15:44

Toplamda ben neyim, artık o yok; benden ne çıkar? Bir eksilir bir çoğalır mıyım? Sabah mavi akşam sarı mıyım? Çevrim dışı içim dışım, şimdi ben neyim? Kusulmuş bir sevda mıyım? Akmış bir rimel ve sonrasında çok sonrasında ‘tüh!’ denilebilecek bir keder miyim, çift atılan düğümlerde?

Yanan mumum dileği kaç enkarne sonra gelir? Boynumun borcu dediğin yalnızlık, boyuna 1.90 geldiğinde; zaferler iç patlama olsa da, yetmiyorsa şayet ve sen, üç günde 5 saat uykuyla sürdürülebileceğini öğrenmişsen; hızlı aramada kullanılmayan bir tuş olmuşsan, tortuları oturmuşsa, fenilanin ve sibitramini birlikte almana karşın sonuçlanmamış bir intiharsan hala, hala sabahsa, serin atılmış ‘kimlikli’ imzalarda eğrelti ve kemiksi bir gülüşsen hala;

HİÇ

astral | 16 December 2009 10:59

Tanrı seni çoktan terk etti bu diyarda. Temelli, belki baştan. Daha hiçken, daha yeniyken, daha bilincin oluşmamışken; daha akmamışken, daha görmemişken, daha onu görmemişken…

Hep hiç’tir. Hiç her’dir. Ben hep hiç kalmak istedim. Bilirim ki, ancak o zaman her olabilirim.
Azalmak kutsallık. Arınmak ve karışmamak.

Az kalmak çok olmaya çaba sarf etmeden içteki hiç’i bırakmak, açığa çıkarmak.

Ben çocuk masalları yazarım

dedi adam giderken, birden bire. Gülümseyerek. Gözlerinde ilk defa onun da büyümemiş bir tarafı olduğunu fark ettim, ilk defa…

anı

astral | 18 November 2009 14:11

Bir sabah kalktım. Buz gibi bir dünyaya kalktım. Kendi soğukluğumda yüzümü yıkadım, sabahın ayazını içime soludum. Giydim papuçlarımı, olmayacak bir sabaha uyandım. Uyandım. İçimde sürdürdüğüm kelimelerimle kendime sıcak bir öykü yazdım. Yüksek bir yere çıktım, en yüksek, sakladığım öykümü aşağılara bıraktım, dileklerim kabul olsun diye. Tuttuğum nefesimi bırakmadan usulca, kimse görmeden ağladım. Çocukluğumdaki aynı kızın gözlerine baktım aynada. İnandım ona. Çoktan beri topladığım güllerimi aldım elime. Bir sıcak tebessümün içimde bıraktığı matemin yolunu tutmak üzere yola çıktım. Kendi çıktığım yolda kendimi unuttum. Çoktan unutmuş bir ben vardım artık. Unutunca her şey değişti. Soğuk değişti, bulutlar değişti. Dedim ki, dileğim oldu. Oysa olan bendim, dilek de buydu. Ağlayan kız gözlerini sildi. Matemini duvara astı. Sustuğu anılarını albümlerden çıkardı. Valizin içine koydu. Bir bilet aldım uzak, uzak bir şehre. Dönüşsüz bir bilet yalnızca. Valizimi otobüse yerleştirdim. O uzak şehre yakınlaşırken valizim benden bir o kadar uzaklaştı. İçim temizlendi. Bu şehir temizlendi. Kar beyazı anılarım bana kaldı. Anılarımın matemi o yeni şehre…

İYİ Kİ VARSIN…

keremx | 18 December 2008 18:02

İYİ Kİ VARSIN…..

Yaratılış ve kainatın sırrı ile ilgili her insan gibi bazı düşünceler kafamı kurcaladığında , tebessüm eder ve şükrederim. Her nasıl olmuşsa, olmuş derim. Geçmişe, başlangıçlara takılıp kalmam. İnanır, teslim olur ve derim ki; iyi ki varsın… İyi ki sana inanıyorum…

Sonra Mevlana gelir aklıma. Bütün dünyayı kucaklayan öğretisini düşünürüm. O’nun Mesnevi’ sinden öğrendiğim dille kendime seslenirim. Derim ki özüme:

1-Unutma Can, Yaratan seni çok güzel ve özel yarattı. Sen sahip olduğun bütün özelliklerinle kendine özel ve bir tanesin. Bu sebeple kendini sev Can, Yaratılanı sev, Yaratanı sev…

İP

| 22 November 2008 13:19

Bazen en kalınından, bir boyunda ilmek oldun, bazen alacalı bir potinin deliklerinde bağ. Çocukluğumda belimde kemer niyetine. Babaannemin parmağında ise hatırlatmak adına bir dirhem. Bir çuvala bağ oldun, şişlere takıldın köyümde, eldiven olarak girdin parmaklarıma.

Ailesi Hollanda’dan kesin dönüş yapmıştı Fazilet’in. Yıllarca çalıştıktan sonra dönmüşler memleketlerine. Bizim sınıfta okuyordu. Ne defteri bizimkine benziyordu ne de rengarenk boyaları. Bizim defterlerimiz küçük, onun ki boy boydu. Kalemtraşı eve benziyor, silgisi değişik kokuyordu. Sırtına geçirdiği kaban ancak hayal ettiklerimizdendi.En çok sırtına taktığı çantası ilgimizi çekmişti.Okula gelirken çantasını sırtına alıyor ellerini de cebine sokuyordu.