bildirgec.org

ilke hakkında tüm yazılar

Evrenin Neresindeyiz?

guv2000 | 01 May 2010 18:58

Evrenin merkezi tabiki biziz. Çünkü bütün gökadalar bizden uzaklaşıyor.

Bu açıklama keşke doğru olsaydı veya doğruluğu kanıtlanabilseydi. aslında çok da mantıklı değil mi? bütün gökadalar bizden uzaklaşıyor. demekki ortada biz varız.

evren, gökada
evren, gökada

gerçekte evrenin gösterilebilecek bir ortası yok. hatta nereden bakacak olursak olalım evren hep aynı gözüküyormuş. aslında açıklaması şöyle bir örnekle yapılmış.

evren kabarmakta olan bir üzümlü kektir. kek kabarırken üzümler birbirlerinden uzaklaşır. tüm üzümlerin görüşünü alabilseydik onlar da bütün üzümlerin kendilerinden uzaklaştığını söyleyeceklerdi. işte bu ilkeye “kozmolojik ilke” adı veriliyor.

evren, gökada
evren, gökada

insan bu ilkeyi duyduktan sonra düşünmeden edemiyor. ortasında değilsek hiç değilse kenarında da değiliz.

71 YILDIR SENİN EVLADIN OLMAKTAN GURUR DUYUYORUM….!

zzeliha[pilli_silinen_hesap] | 09 November 2009 11:44

ATAM.
Özlüyorum seni…
İnsan hiç görmediğini birini özler mi?
Özlermiş be Atam,yokluğunu derinden hissederek…
Unutuyoruz sanma seni ne olur?
Sanma bıraktıklarına sahip çıkmıyoruz olur mu?
Sen her an aklımızdasın,emanetlerini canımız pahasına koruyoruz emin ol biz gençlerden…!

Son zamanlarda daha da bir hisseder olduk yokluğunu senin.Olsaydın keşke şu an,sesini ve nasihatlarını dinliyor olsaydık.
10 kasım denen o kara gün olmasaydı hiç…
Bayraklarımız yarıya inmeseydi;senin gibi dimdik ufuklara bakıyor olsaydı…

Belgesel Film…

| 13 February 2009 09:55

Soru: Genellikle takip ettiğiniz televizyon programları?
Cevap: Belgesel Film.

Nanook of the North
Nanook of the North

Belgesel Film (Documentary)
İnsan duygularının ön planda olmadığı, eğlenceden uzak, tarihsel, sosyal, bilimsel ya da gerçek olaylarla ve kurguya dayanmayan konularla ilgilenir. Gerçeğin kendisini iletir. Bu tür filmler, tamamıyla belgelere, gerçek insanlara, gerçek mekânlara ve gerçek olaylara dayanır. Belgesel filmin genel amacı; bildirmek, öğretmek, eğitmek, inandırmak ve coşturmaktır.

Bu terim, Fransızların kullandıkları “documentarie” kelimesinden alınmış ve ilk defa John Grierson tarafından, Robert Flaherty’nin 1926’da çektiği “Moana” adlı filmin eleştiri yazısında kullanılmıştır. Gerçeği, bir öykü çerçevesinde değil, gerçekliğinin kendi dramatiği ile aktarır. Lumiera’nın çektiği ilk gerçekçi filmler, bu türün ilkleri olarak görülebilir ancak, dünya genelinde modern anlamda belgesel sinema Robert Flarherty ile başlamıştır.

Nanook of the North : www.filmreference.com
Nanook of the North : www.filmreference.com

Belgesel filmin ilk örneği, Flarherty’nin 1922 yılında çektiği “Nanook of the North” (Kuzeyli Nanok) olarak kabul edilir. Ancak bu tür, sinema tarihine birdenbire ortaya çıkmamış, bir takım süreçlerden geçerek oluşmuştur. Bu yıllardan da öncesine dayanan teknik ve konu bakımından önemli gelişmeler kaydedilmiştir.

Süpermarketler -2

kapuska | 25 July 2008 14:21

Geçen yazıda kısa bir giriş yapmış, paranın ve matematiğin alışveriş olgusundaki yerine değinmiştim. Yine o yazıda söylediğim gibi başlarda belirli periyotlarda –ki bu hafta kavramının da ortaya çıkış sebeplerinden bir tanesiydi, insanlar ürettiklerini (veya avladıklarını) pazar yerine getirirler burada takas ederler ya da satarlardı. Fakat paranın tatlı kokusundan (sanırım güzel bir oksimoron oldu..) olsa gerek bir süre sonra insanlar pazar yerini hergün kurmanın menfaatlerine daha bir uygun olduğunu düşünmeye başladılar.

-bugünlerde de herkes uzmanlaşıyor-
-bugünlerde de herkes uzmanlaşıyor-

Ne var ki, asırlar sonra kuantum mekaniğinin babalarından Heisenberg’in de ortaya koyacağı belirsizlik ilkesi gereği, insanlar aynı anda iki yerde birden bulunamazlardı. Dolayısıyla hem tarlada veya avlakta hem de tezgahın başında olamayacakları için insanlık yeni bir kavramla tanışmak durumunda kaldı: uzmanlaşma! Filozof katili bu terim sayesinde insanlar başlarda masumane iş bölümleriyle (kocanın avlayıp eşinin satması gibi..), biraz daha ileride ise yaptıkları işlerin erbabları olarak bugünkü uzun çarşılarımızın ilk tıfıl örneklerini oluşturmaya başlamışlardı.

Chicago’da Büyük Pazar, 1865
Chicago’da Büyük Pazar, 1865

Özellikle konar-göçerlik zamanlarında bireyin (veya iyimser bir ifadeyle kabilesinin) şahsi zorunluluğu olan zanaat bilme durumu, hayatta kalabilmek için başlıca yükümlülüktü. Nitekim avladıkları hayvanlardan matara yapamasaydılar yeniden avlanmak için su kaynağından uzaklaşamazlar, kili işleyemeseler yiyeceklerini kötü zamanlar için stoklayamazlar, çemberi tamamlamak için ekleyelim, madeni kullanamasalar avlanamazlardı. Şüphesiz bütün bu malzemeleri takas ederek de bulabilirlerdi. Fakat Ademoğlu, kendi cinsini yoktan yere öldürebilen yegane varlık olduğundan mı bilinmez, takas için yüzyüze gelmektense kendi üretmeyi yeğliyordu. Her nasılsa, zaman içinde ve bir noktaya kadar bu güdüsünü törpülemiş, ve toplum içinde yaşamanın avantajları baskın geldiğinde olmazsa olmaz bu edinimleri unutmaya başlamıştı (bugüne bir not, bkz. ampül takamayan elektrik mühendisi). Aynı şekilde ziraat ve ava istidadı olmayan zanaatkarların da kendi tezgahlarını açmasıyla bugüne kadar süregelen pazar ve çarşı uygulaması başlamış oldu.