bildirgec.org

ikiyüzlülük hakkında tüm yazılar

Değişen Özgürlük

gozde94 | 13 July 2012 10:09

Her yağmur yağdığında toprağın kokusunu içime dek çekerim. Buram buram kokan toprak, ağaç dallarındaki yaprakların sıralanışı, gökyüzünün korku tünelini andıran, renkten renge giren bulutları nedense bedenime huzur, içime yaşama sevinci verir. Gökyüzünün o korkunç gök gürültüsüdür beni gerçeklere bağlayan, sıra dışı olmaktan soyutlayan.Korkutsa bile bu gürültü beni, mesut bir şekilde yarıda kalan gülücüğümü dudaklarımın arasına yerleştiririm. Ve sonra hiçbir şey olmamış edasıyla masum bir çehre görüntüsü vererek başımı dik tutar, hayatın gidişatında rol oynayan ipleri elime alırım.Evet, bazen o ipler kontrolden çıkabilir, bazen de beni kontrolden çıkartabilir, ama ben hiçbir zaman vazgeçmem, kendim olmaktan ve dilediğimi yapmaktan. Çünkü, özgürlüktür dilediğin gibi yaşamak. Kimi zaman da mutsuzluğun baş tacı olandır, özgürlük. Yeri gelir aldanış olur, ihanet, kincilik olur adı.Özgürlük de değişkendir aslında. İçindeki gücü serbest bırakmak, kuralları yıkmak, esip geçme isteği verir içinde yaşatabilene. Tıpkı ikiyüzlü insanların yaptığı gibi diğer yüzünü cellada en kötü zamanda ortaya çıkararak başını sunar. Öyle bir ihtirastır ki aslında, yok etmek istesen bile mahkumsundur özgür olmaya, özgürlüğün kucağında gözyaşı dökmeye. O gözyaşları sevinç gözyaşı olacağı gibi bencilliğin, ahmaklığın, kendini beğenmişliğin de görüntüsünü sunan gözyaşları olur bir taraftan.İşte bu yüzden özgürlük gerçekten özgürüm diyebilene, bunu herkese sezdirebilene, yaşatabilene, kendisine yaşatmasını bilene gerçekten hakim olur.

Maske

admin | 27 March 2011 12:20

Bu kadın da sıradan şeyler vardı va daha fazlası yoktu.Zamanın üzerine çizdiği yol haritası koca, çocuklar, kadın programları ve mutfaktan ileri gitmiyordu.Soru sormayı isteyeceğiniz bir sohbette, bulunamazdınız onunla. Çünkü bulmacanın bütün taşları, gözünüzün önündeydi. “Nedir acaba?” denecek bir soru sormazdınız onun gözlerine bakınca, sadece “hı hı ” derdiniz okadar sadece “hı hı”
Farklı bir kadınla ise, ışığını diğerlerinden ayırabilmek için, konuşmanıza bile gerek yoktur, bakışlarından bellidir .Ama sihirli yazılar gibi, farka sahip olmayanlar okuyamaz o gözleri…
Ona hem kızıyor hem acıyordum.Boş kalan zamanlarında, eline geçirdiği ya tv kumandası yada bir elişiydi o zaman acımaktan vazgeçip derin bir kızgınlık duyuyor ve neden kitap okumadığını düşünerek şaşırıyordum.
Kocasıyla arasında çok büyük bir benzerlik vardı.İkisininde gözleri şaşılacak derecede birbirini andırıyordu.
Adama baktığınızda ilk göze çarpan şey gözleriydi çıkık ve yuvarlak. Ama şekli ve yapısı değildi asıl sizi rahatsız eden, gözlerini ölmüş bir balığın gözlerine benzeten şey, o donuk bakışıydı.Ona her baktığımda, içindeki bir çukurda, onlarca ölü balık görüyordum ve sürünerek gözlerine çıkmış iki tane daha.Bu insanların yanında çalışırken, onlara bu ismi vermiştim “ölü balık ailesi!”O adam da şunu öğrenmiştim “saygı duyulmak istiyorsak, heran! saygı duyulacak biri olmalıyız”. Değişen içtenlikler, zaman ve kişi ayrımı yaptığınızda ve biri durup bunu incelediğinde hiçte saygı duyulacakmış gibi durmuyor!

İşgüzar da üstelik! Bence cinsel anlamda eksik kalmış koca parçalar taşıyor bedeninde.Ve kendi hayatının sönük, renksiz görüntüsünü, hızlı tempolu bir iş yaşamıyla perdelemeye çalışıyor çünkü ancak böyle unutabiliyor.İyi tarafları da var ama aman tanrım! iyilik öyle göreceli ki…O konuşurken, anlattığı herşey diğerlerinde olduğu gibi sihirle dansetmiyor bende.Gökyüzüme geliyorlar ve yalpalayarak ani bir ses ve beceriksizlikle düşüyorlar; çirkin kuşlar gibiler! Birine anlattığınız cümleler, ilk önce sizin kişiliğinize tutulan fenerlerdir, İlk sizi aydınlatır sonra başkalarına ışık tutar.Onun tepelerinde doğan güneş, benim için tv’ de saçma bir programı izlemek kadar sıkıcıydı çünkü aydınlatılan kişinin bütün kötü çıkıntılarını gören bendim. Başkaları düz ve yalın bir ova görüyordu, bense hiç de espirisi olmayan sarp kayalık ve çıkıntılı bir taşlık! Her insanın bir sahnesi vardır biliyorum orada olmak istediğimiz maskeleri takarız, daha şirin daha bilgili, daha sevecen olmaya çalışırız.Bazıları bunu abartır ve tamamiyle maskelerinin esiri olarak mutsuz olurlar.Evet o günler tedavi için gelen insanlara, ve çevresinde işi düşebileceği kişilere gösterilen, ve birde onu ilgilendirmeyen sıradan vasıflara sahip kişilere olmak üzere, iki apayrı yüz görüyordum ve bu samimiyetsizlik midemi fena halde bulandırıyordu.Ben onların hayatlarından çıktım ama bugün, şunu merak ediyorum: bu iki yüzlülüklerinin arasında kendine saygı duyabileceği ufacıkta olsa bi yer varmıdır acaba içinde? bence yoktur. Ve kendi kendime diyorumki “bu hayatta yapabileceğin en büyük tercih kendin olmayı seçmektir ve en zorlu savaş burada başlar!”

SAHTEKARLAR

siyuu | 07 June 2007 15:59

Tunceli’nin Pülümür ilçesinde 7 askerimiz şehit edildi.Son 1 ayda şehit sayıları 20’yi geçti.Yeni yöntemlerle saldırıyorlar artık; uzaktan kumandalı bomba, mayın, araçla karakola girip intihar saldırısı vs. Elbet bunlara karşı çare bulunacaktır. Şüphem yok.

20, 22, 21 yaşlarından gencecik bebeler, daha ölüm nedir, aşk nedir bilmeden ölüyorlar. Annesinin kucaklarından daha yeni çıkmış bebeler…Cenazelerde ağıtlar, haykırışlar, öfke, gözyaşları…bunlara can dayanmaz.

Bir ikiyüzlülüğü, bir sahtekarlığı ortaya koymak istiyorum. Hrant DİNK öldürüldü. İstanbul’da yüzbinler sokaklara döküldü; “Hepimiz Hrantız”, “Hepimiz Ermeniyiz”. Peki bu sloganları haykıranlar, sokaklara dökülenler bilmez mi, Tunceli’de öldürülen süt kuzularımız da insan evladı, Şehit Jandarma Er Emrah KAYADELEN de insan, Şehit er Burhan YALÇIN da insan ve diğerleri….Bıraktım sokağa dökülmeyi, bir tek basın açıklaması dahi yapsanıza…Evet Hrant DİNK’in katledilmesi hepimizi üzdü, yazardı, aydındı…ama bu çocuklar için söyleyecejk tek lafınız yok mu?, azcık da mı hatrı yok ismi Ahmet olan, Mehmet olan, Emrah olan süt kuzularının…Bu solculuk, bu devrimcilik değil ki…nereden baksan ideolojik olarak ta zıt yerde PKK bugün. ABD’yle yani emperyalistle kol kola, feodal ağalarla işbirliği içinde (Barzani, Talabani özgülük savaşçısımı, devrimci mi, demokrat mı). Ve sen duyarlı mitingci, duyarlı devrimci, Hrant DİNK’e dünyayı yırtıyorsun, bağırıyorsun (ki haklısın) ama ahmet’i PKK öldürünce tek kelimen yok. Sonra da kalkmış “halkımız şöyle, halkımız böyle” diyerek halkı kurtarma edebiyatı yapıyorsun. Bu halk seni ne yapsın.

Baykal Erdoğan’a destek verdi: “Bize AB karşıtıyız diye saldıranlar nerede?”

elend | 21 June 2006 15:21

Baykal’a AB karşıtlığından ötürü saldırıp duranlar, Erdoğan ABye çıkışınca hiç birşey diyemediler !
Burada açık bir hükümet yardakçılığı görüyoruz..
Gerçi medyanın, daima çıkarlarını gözetmek zorunda olduğunu, ve iktidarla iyi geçinmek zorunda olduğunu eklersek..
Pek de şaşırmadık..
AB karşıtlığından ötürü, dün CHP ye verdiğimiz destek, bugün aynı şekilde Erdoğan’ın duruşu için de geçerlidir. Tabii sonuna kadar tavrını koruması lazım.. Umarız bu tavrı, sertleşerek devam eder.

Baykal: CHP’yi eleştirenler ‘Müzakere durursa dursun’ diyen Başbakan’a ses çıkarmıyor