bildirgec.org

id hakkında tüm yazılar

Oracle 10g’de sequence kullanmadan primary key değerleri üretmek veya autonumber

mgulsoy | 11 February 2010 17:36

Oracle veritabanı platformunda diğer bazı platformlarda bulunan autonumber gibi otomatik veri tipleri bulunmamaktadır. (En azından ben şu ana kadar böyle bişi görmedim 🙂 ) Dolayısı ile tablolarda satırlara benzersiz (unique) bir tanımlayıcı eklemek için başka yöntemler kullanılır. Bunlardan en çok kullanılanı bir adet sequence oluşturup insert olayına atanan bir trigger ile gerekli alana istenen benzersiz değerin sequence’tan okunarak atanmasıdır.

Şimdi anlatacağım yöntemin ne avantajı olur açıkçası bilmemekteyim, fakat şöyle bir fikrim var veritabanı nesne sayısını azaltabilir. Bu yöntem de işleyiş açısından yukardaki (herkesin kullandığı) yönteme benzemekte. Tek farkı sequence kullanılmaması. Sequence kullanmak yerine tablonun rownum pseudo-column (yalancı alan) değerini sorgulamak ve değeri almaktır. Bu işlemde belirli bir satıra veya değere göre sorgulama yapmadığımız için mantık doğru çalışacaktır. Ancak şöyle bir dezavantajı var ki (prroze ‘ye teşekkür ederim) eğer tablodan kayıt çıkarırsanız bu işlem sonucunda benzersiz bir anahtar elde edemezsiniz. Dolayısı ile kullanım alanı olarak log tablosu gibi sadece artan yapılarda doğru sonuç verecektir.

Mükemmel HTML nasıl görünür?

admin | 17 November 2009 15:08

Çoğu zaman kendimi tutamıyor ve güzel görünen her sitenin kaynak kodlarını görüntüleyip inceliyorum. Tıpkı sokakta gördüğünüz her insanın temel kemik yapısını ve iç çamaşırlarını gösteren X-Ray gözlükler gibi doğrusu. Nasıl kendinize karşı koyup kodlara bakmazsınız ki?

Güzel bir sitenin güzel kodlarla yaratılışını görmek oldukça etkileyici doğrusu. Bazen de güzellik sadece dış görünüşte kalıyor. SEO’ya dikkat etmeyen arkadaşlarımız yüzünden olsa gerek. Ancak güzel kod nasıl olur? Şunun şurasında “Code is Poetry” (“Kod şiirdir”) diyen wordpress’i hepimiz bir şekilde kullanmışızdır. Sadece HTML’den ne olabilir ki? Topu topu sabit bir dil işte sadece ve dinamik özellikleri de hiç yok. Ancak gene de kodu yaratanın temel özelliklerini gösterir.

Bu konu da beni düşüncelere itiyor. Bir kodu ne güzel yapar? Konu HTML olunca, ustalığa bakar! Hadi güzel bir iskeletin, yazılması gerektiği şekilde yazıldığında nasıl göründüğüne bir bakalım.

Mükemmel HTML nasıl görünür?
Mükemmel HTML nasıl görünür?

Resim, isterseniz bir kağıda çıktısını alıp, duvarınıza asabileceğiniz kadar büyük.

  • HTML5 – HTML5 hem yeni, hem de html’yi şu ana kadarki en güzel haline getirdi.
  • DOCTYPE – HTML5 ile beraber, doctype da inanılmaz sade ve güzel bir hale geldi.
  • Sekmeler – Kodlar, ana/çocuk ilişkisini açıkça gösterecek şekilde ayrılmalı ve sekmelenmeli.

Savunma Mekanizmaları

haritametoddefterikasalKSL | 31 May 2009 17:12

100 kişiye
psikoloji denince aklınıza gelen 3 şey nedir kuzum?
diye sordum.
allah sizi inandirsin çoğu id-ego-süperego dedi.
nedir bunlar diye sorunca ”tık” yok.Hiç biri oranina çok yakın adette kişi ,cevap veremedi.

İd denen şey birazcık ilkel duruyor,primat yani.haz ve taleplerin temini noktasinda pek bir baskın ve ilkel olnadir.Superego ise ego nun birboy büyüğümü ? daha süper olanimi
hayir tabiki.Şöyle ki taktir edilme ve onay görme kabul görme isteği.yani temelde dış dünya ile olan iletişimizle ilgili.
Kişinin ahlaki değerlerini, kurallarini,otokontrolunu ve kendi eleştirisini temsil eder. .Ego ise bu iki mekanizma arasindaki iletişimin ortak noktasi olup,yüzeye taşinan ve sizi siz beni ben onu da o yapan
temel ögeleri ortaya çıkarir.yani ego ,id ve superego nun kendi içindeki gereksinimmleri ile dış dünya ve beşeri ilişkilerimiz arasindaki uyumu
sağlamakta abilik vazifesi üstlenmiştir.Bu mühim ve saygıdeğer görevinden ötürü hepimizcede çok sevilir ve taktir edilir.
Her türden sıkıntılarimizi,çıkarlarimizi,zorunluluklarimizi ego temsil sürecimizde bir organ vazifesi üstlenerek dış dünya ile iletişimimizi sağlar.

sql injection ve çözümü

admin | 03 February 2009 09:58

asp ile programlama yapanların bilmesi gereken en temel problem olan sql injection, aslında çok basit çözümü olan bir sorundur.

Öncelikle sql injection açığı nedir? sql injection sayfa.asp?id=1 gibi algoritmaları olan sayfalarınıza kastı olan kişilerin kullandıkları bir hack yöntemidir. mesela formlarda veya querystring yöntemini kullanan programlamalarda sayfa.asp?id=1 de id=1 yerine id=<script> yazarsanız sisteminiz bozulabilir. Bu yöntemi kullanan kişi yönetim panelinize bile girebilir.

normalde sayfa.asp?id=1 olarak gönderilen veri sayfa.asp sayfasında

İnternette en sık kullanılan parolalar

angelofmercy | 14 September 2008 12:15

Modern lifeblogunun makalesinde en sık kullanılan 10 parolaya değinilmiş.

10. ‘thomas’ (0.99‰)
9. ‘arsenal’ (1.11‰)
8. ‘monkey’ (1.33‰)
7. ‘charlie’ (1.39‰)
6. ‘qwerty’ (1.41‰)
5. ‘123456’ (1.63‰)
4. ‘letmein’ (1.76‰)
3. ‘liverpool’ (1.82‰)
2. ‘password’ (3.780‰)
1. ‘123’ (3.784‰)

AİDİYET DUYGUSU

Dicle Guntas | 30 April 2008 13:47

Garip bir varlık insanoğlu. Yeryüzünde bulunan en kibirli canlı, kibiri haklı mı haksız mı sorgulamak ne mümkün!
Bize bahşedilen zekadan bahsederken bile gururluyuz sanki bize akil, zeka bahsedilmesini hak etmişiz, çabalayarak kazanmışız gibi bunu. Halbuki zekamız doğanın dengesini korumak için kazandığımız bir özellik. Bizde atlar gibi doğduktan bir kaç saat sonra koşabilseydik, maymunlar gibi bizi soğuktan koruyan uzun tüylerimiz birkaç gün içinde çıksaydı böyle bir zekaya gerek kalmayacaktı. Evrenin düzenine bakınca çok basit görünen bir adaptasyon bizim gurur kaynağımız. Zekamız zayıflığımızdan kaynaklanıyor aslında, fiziksel kusurlarımızı örtbas etmek için ama biz kendimizde olan özelliği “en iyi” sayma güdüsüyle yine zeki olmayı tercih ediyoruz.
Aidiyet duygusu ise bundan sonrasında devreye giriyor. Kendimizi canlılar arasında “insan” kategorisine yerleştiriyoruz bir kere ama bu bizim egomuzu (ego Latince kendim demektir) tatmin etmiyor. Bu sefer ırklara ayrılıyoruz, o da yetmiyor dinlere ayrılıyoruz; sarışınlar, zenciler diye ayrılıyoruz. Tüm bu gruplaştırmalar o kadar genel kaçıyor ki aidiyetin içgüdüsel yapısına, bizler takımlara ayrılıyoruz, “sağ”a “sol”a kaçıyoruz. Kendi bireyselliğimiz, “ben”imiz o kadar küçük ki onu büyütmek için “biz” oluyoruz. Hem de her konuda biz oluyoruz; fiziksel özelliklerimizle, inançlarımızla, siyasi görüşlerimizle, tuttuğumuz futbol takımıyla, basketbol takımıyla, aldığımız dersle, dersi sevmeyen öğrencilerle, sevenlerle… Genelden özele indikçe iniyoruz ve tüm bu “özelleşme”nin ortasında aslında en basit ve en temel aidiyeti unutuyoruz. İnsan olduğumuz gerçeğini…
İnsancılık en büyük gerçeğidir insanoğlunun çünkü Dostoyevski’nin dediği gibi “her insan herkes karşısında her şeyden sorumludur”.
Peki insancılık yani hümanizm nedir? insanı insan olduğu için değerli gören düşünüş biçimidir özünde hümanizm. İlk ortaya çıkısı Rönesans döneminde olmuştur. Skolastik felsefenin egemenliğinden kurtulmuş kültür adamlarının insanı kendine konu edinmesiyle doğmuş bir düşünce akımıdır aslında. Dante ve Petrarca’nin öncülük ettiği bu akıma daha sonraları Gionozo Manetti, Leonardo Bruni, Marsilio Ficino, Lorenzo Valla, Montaigne ve unlu Fransız yazar Jean- Paul Sartre gibi nice aydınlar katılmıştır.

Rönesansdan bugüne değişen ne? Hümanizmi ayaklar altına alan küreselleşmedir aslında. Farklı insanları bir araya getiren küreselleşme; ortak özelliğimizin “insan olmak” olduğunu unutturup, farklılıklarımıza yöneltti dikkatleri. Neden? Çünkü değişime kolay ayak uyduramıyoruz, değişim farklılık demek ve bizler farklılıklara düşmanca yaklaşıyoruz. Bir masada otururken fikrimize katılmayan biri varsa, şahsımıza yönelik olmasa bile bunu düşmanca algılıyoruz. Fikrimizin aksine bir şey söylediği için kaşlarımızı çatıyoruz. Aynı yörede, aynı dil ve dine sahip insanların fikir ayrılıkları daha azken, küreselleşmenin yan etkilerinden sadece biri olan, “farklı fikirlerin bir araya gelmesi” olayı “farklı fikirlerin çatışmasına” dönüşerek bizi hümanizmden uzaklaştırdıkça uzaklaştırıyor.
Seçmecilik (eklektisizm) küreselleşmenin artı kutbu olarak devreye giriyor belki de bu noktada. Farklı düşüncelerin “taraftarları” olmak yerine, fanatik olmak yerine, mantıklı fikirlerin “orta yolunu” bulmak varken neden insanlığımızı birilerinin ortaya attığı gruplarda, fikirlerde, takımlarda yitirelim ki?
İnsanın hayvan olma biçimi hiç bir zaman göz ardı edilemez, üzücü bir biçimde medeniyetten sıyrılıp kabul etmemiz gereken bir gerçek var ki bizi hayatta tutan insanın “hayvani” yanıdır. İnsanda doğuştan varolan tek sistem İd olmakla beraber insanlığın “ideal” olanı öğrenebilecek potansiyeli vardır hatta bu potansiyel o kadar yüksektir ki bir bebeğin doğumundan sonraki altıncı ayında ego’su oluşmaya baslar (Ego İd ve Superego yu kontrol ettiğine göre, Superego; insanın ahlaki ve yargılayıcı yanı da bu donemde oluşmaya başlar). Bilinçaltımızın bilinmeyenine rağmen egomuz (biz) o kadar güçlü ki kontrolü alan taraf. Tüm bu psikanaliz örnekleri gösteriyor ki aslında, temelinde yani en başında varolan tek bir şey var; biz duygusu. Biz ise insan olmaktan daha karmaşık bir şey değil.
Çatışmaların, savaşların ortasında sözde “kardeşlik” terimini bir kenara bırakıp gerçekten içten “bütünlük” istemeliyiz bence. Farklı görüşlerimiz, fikirlerimiz, inançlarımız ne olursa olsun, karanlıkta tüm insanlığı aydınlatan ışık aynı ayın ışığı. Belki de o kadar farklı değilizdir…

Mobil imza dönemi başlıyor

makaleci | 25 December 2007 12:45

Elektronik imza da demode olmaya hazırlanıyor!

Çok yakın bir gelecekte; iletişimin yanısıra müzik dinlediğimiz, fotoğraf çektiğimiz, internette dolaşabildiğimiz mobil telefonlarımız KİMLİK olarak kullanılabilecek.Mobil imza geliştirici bir firma olan valimo, ülkemizdeki ortağı turkcell‘in gerekli alt yapı çalışmalarını yaptığını ve diğer şirketlerin de çalışmalarının devam ettiğini belirtti.Ayrıca valimo’ nun bulunduğu ülke olan Finlandiya’ nın da iletişim bakanı Suvi Lindén: ‘bu hükümet döneminde mobil imzayı ülke geneline yayamazsak, bu, hükümetimizin başarısız olduğunu gösterir’ şeklinde bir açıklamada bulundu.Turkcell ceo’ sunun konuyla ilgili beyanatı da burada

Ego, Süperego ve İd

aydindil | 09 March 2007 13:44

EGO, Id ve süperegonun baskılarından dolayı bir o yana bir bu yana haz ve suçluluk hisleri arasında savrulanın, yani kendinin, kontrolünü ele alandır. Ego, farkı fark eden zihindir. Ego asıl kimliğimizdir. İd kişiliğin biyolojik bölümünü, ego psikolojik ve süperego toplumsal bölümlerini oluştururlar. Kişilik üç ayrı parça olarak değil bir bütün olarak işler, yönetici egodur, yani benliğindir. Yani sensindir. İç gücündür.

Salt hazza yönelik dürtülerimiz, tatmin edilmesini istediğimiz dürtülerimiz, ilkel olan yanımız(ID) ile Toplumun, yakın çevrenin içselleştirdiği öğretilerin baskıları(SÜPEREGO) arasında denge kuran şey, egomuzdur.

Kişiye Özel Plaka

zabun | 13 January 2007 13:41

Bir alış-veriş sitesi, şahsınıza munhasır plakalar hazırlamanıza imkan veriyor. Yazılara, boyutlara, renklere siz karar veriyorsunuz. Böyle bir plakayı, otoparkınızda, her dairenin park yerini ayırmak için kullanabilirsiniz. Odanızın kapısına, duvarınıza asabilirsiniz. Otomobilinizin camına iliştirebilirsiniz. Kafenizin dekorasyonunda kullanabileceğiniz, içeriğine sizin karar verebildiğiniz bir aksesuar olabilir. Çevirimiçi, 42TL’ye sipariş verebiliyorsunuz.