bildirgec.org

gelenek hakkında tüm yazılar

Kültür Diye Sahiplendiklerimiz Aslında Neler?

bithikotsis | 22 April 2011 14:11

Toplumda sosyal kesimin en fazla benimsediği adet, gelenek, yaşayış tarzı, beğeniler, hobiler, meraklar bütünü kültür diye nitelendirilebiliyor.

Aslında bu kültür dedikleri oyle bir şey ki, memleketteki insanların akıl, ruh ve beden sağlıklarını, hayat stillerini aktarıyor insana bir bakıma. Yani bir nevi toplumsal analiz sonucunu veriyor bizlere.

Ülkem için kültür bana ne anlatıyor diyecek olursanız, eskiden yeni zamana doğru büyük bir düşüş ve sıradanlaşma, hatta basitleşme farketmekteyim. Diğer arkadaşlar bu konuda neler düşünür bilemem ama, artık kültür diye bensimsediklerimiz hep hafif alaycı şekilde yaklaşıp sonradan farketmeden kabul ettiğimiz şeyler olmaya başladı.

Çok tehlikeli bir durum aslında. Şimdi yeni ergen nesle bakıyoruz da eskisi gibi oturaklı adam sayısı epey azaldı, neredeyse hepsi bir laf bozması, Türkçe katliamı, olanı değiştirme, düzeni yıkma gibi olayların peşinde ve hep bu olaylardan kendilerine bir alay konusu ve gülme şablonu çıkarma peşinde. Bu da ister istemez kültür diye kabul ettikleri şeylerin içine gizlice çaktırmadan sızıyor.

Fincan değil o reçellik.

hurie | 29 November 2010 10:49

Son günlerde bir türlü anlayamadığım bir konu var zihnimi kurcalayan.Osmanlı Devletinde reçelin önemini bilenleriniz vardır, bilmeyenleriniz vardır.Ben kısaca bahsedeyim.

Osmanlı’nın lüks ve vazgeçilmez yiyeceği reçelmiş.Mutfağın bir bölümü reçel yapımı için ayrılmış ve burada gece gündüz reçel yapılırmış.Sadece gül ve bazı meyveler değil hemen hemen herşeyin reçeli yapılırmış.Patlıcan, yeşil limon, kavun, karpuz, badem, fındık, erguvan çiçeği, nilüfer çiçeği…Uzayıp gidiyor.Çeşidin bol olması yetmezmiş gibi reçellik ürünlerin yetiştirilmesi için özel bahçeler tahsis edilirmiş.Reçellerin sultanı olarak bilinen gül reçeli için edirne sarayının bahçesinde sırf reçellik güller yetiştirilirmiş.İşin bir diğer ilginç yanı, reçel yapmayı bilmeyen kadınların halk arasında ayıplanması.Çarşıdan reçel alan kadının namussuzcasına hor görülmesi.Durum o derece ciddi yani.

sadaka taşı

nazokiraze | 25 October 2010 11:27

Bir kaç metre boyundaki üzerinde bir çukuru olan sadaka taşı geçmiş zamanda hayırseverlerin ve ihtiyaç sahiplerinin şimdi çoğu yerdeki gibi kibir, övünç ,reklam ve utanma gibi kavramlardan uzak bir şekilde hayır olayının amacına uygun şekilde gerçekleşmesini sağlayan çok önemli araçlardan biriydi.

Hayır işlemek isteyen kişilerin gönüllerinden geldiği miktarda gidip bıraktığı paralar ihtiyaç sahiplerince lazım olduğu kadarıyla alınırdı, böylece hayır sahibi ile ihtiyaç sahibi birbirlerini görmez hem yardım eden sadakasını gizli yapmış olurdu hemde fakir kimseler mahçup olmazdı.

Sayacı geldi!

witamin | 17 August 2010 10:36

Sizin şehrinizde Ramazan geceleri kapınızı çalar mı sayacılar? Benim şehrimde çalar.Neden mi? Dinleyin bakın ne diyorlar:

Saya saya sayadan
Sular akar kayadan
Sayacı geldik size
Özendik geldik size
Ha baklava,baklavayı yedin mi
Kıyısından ala koydun mu
Ha sana, ha bana
Vermez kızını Hasan’a
Hasan yolu şaşırmış
Kaf dağını aşırmış
Allı kapı,ballı kapı
Halkası büyük,hacı kapısı
Hanım teyze eyvallah
Kuzum teyze eyvallah
Bİr olmazsa iki olsun
Bahşişiniz bol olsun
Şeytanın gözü kör olsun
Hanım teyze merdivenden iniyor
Bize para veriyor
Yüz para olsun ,ortası delik olsun
Kırk para olsun ,yanı çizik olsun

Do you eat turkey in Turkey?!

vivian darkbloom | 07 January 2010 15:32

Yılbaşında türlü acayiplikler yaparız. Hindi yiyenler, çam ağacı süsleyenler, tombala oynayanlar… Hepsini çok severiz. Nerden çıkmıştır peki bunlar? Gelenek üreteci insanoğlu hangi hallerde kafasında yanan ampule kulak vermiştir de, “şu ağacı hele bir süsleyeyim” diyip baltayla girişmiştir ağacına, “besledim büyüttüm ancak bugün kesersem vicdan azabı çekmem” diyip yiyivermiştir hindisini? İşte beraberce irdeleyeceğiz şimdi. Arkanıza yaslanın, emniyet kemerlerinizi çözün, internet tarayıcınızın diğer açık pencerelerini kapayın ve kendinizi hazır hissediyorsanız hoşgelelim yeni yıla ve geleneklerine.

eski Mısır kadınları

nazokiraze | 30 December 2009 10:51

Eski Mısır’da kadına diğer toplumlara göre daha çok önem verilirdi, zenginlerin hareminin olmasına ragmen, zengin olmayanlar genellikle tek eşliydi.Kaynaklara göre o dönem Mısır kadınları iri gözlü ve Avrupa kadınlarına göre daha dik memeliydi. Ayrıca günümüz makyajına çok yakın olan makyaj stilleri Mısır kadınının olmazsa olmazıydı.Zaten kozmetik kültürü Mısır’dan gelmiştir.

Heykellerden de anlaşıldığı üzere Mısırlı kadınlar süslerine aşırı düşkünlerdi, tırnaklar boyanır, saçlar yağlanır, yüze makyaj yapılırdı.Gözlere sürülen siyah sürmenin dışında kadınların peruk ta kullandıkları bilinir.Takılan mücevherler ise genellikle altın olurdu, ayaklara kadar bilezik takılırdı.

Eski Mısır‘da kadınların kullandıgı peruklar papirus lifinden yapılır , peruk takılmadan önce başa sıcakta eriyip hoş koku salsın diye bir macun sürülürdü.

bocuk gecesi

nazokiraze | 14 September 2009 10:25

Trakya’da her yıl hicri takvimin 62. gecesi (hızır takvimine göre 60 veya 70 kasım) özel bir şekilde yaşanır. Bocuk Gecesidenilen bu gecede (ocak ayının ilk iki haftasının içinde ) çeşitli etkinlikler yapılır.

Ülkemize muhacir vatandaşlarımız tarafından getirilen bu gelenege göre çok eskiden Hristiyan’ların o gece besledikleri domuzları öldürerek pişirdikleri için ve bu kokuyu bastırmak için kabak pişirilirmiş (bölgede bocuk domuzu diye hakaret için kullanılan bir tabir de vardır) inanca göre bu gecede kabak tatlısı pişirilmezse o eve bocuk cadısı (bocuk dedesi veya bocuk karısı da denir) gelir. Bu gecede komşular birbirinin evinde toplanarak tatlının yanında mısır ,akıtma gibi yiyecekler yenir ve karşılıklı maniler söylenir, çocukları korkutan cin,peri,cadı masalları anlatılır.

Gelenek mi, sıhhat mi?

Asturias | 16 August 2009 17:34

Bugün gibi hatırlıyorum, çocukluğumda bir mutfak marifetini takdir eden en güzel ve ortak tespitlerden “Ohh, mis gibi tereyağı kokuyor.” idi. Başkalarının daha özel uzmanlık alanları da vardı: Sade yağı, baklava veya yemeklerin içinde hissetmedikleri sürece burun kıvıranlara bugun hala rastlanabiliyor. Kurban Bayramı’nda kuyruk yağını ziyan etmeyen bu “yağ rayihası düşkünlerini”, önce sıhhatleri sonra tarihe tanıklık ettikleri korumamız lazım. Gerçekten de mutfak kültürü tarihimizin “canlı” etnografik arşivlerinin önemine inanıyorum. En azından herşeyin kayda geçmesi açısından.

Nerde O Eski Bayramlar ?

Ertugrul1986 | 29 September 2008 13:07

Bu sözü söyleyebilecek yaşta değilim ama yine de yaşadığım bayramlar günden güne eriyor.Peki neydi arada ki fark ? Bayram Namazı,Akraba Ziyaretleri,Gelen Misafirlere şeker dağıtma,Hep beraber yapılan kahvaltılar,Şeker ve Bayram Harçlığı için kapınıza gelen çocuklar,Elinizi öptüğünde bayram harçlığı verdiğiniz çocuklar…Ben bunları hala görüyorum diyebilirsiniz.Yalnız şöyle bir 3-5 sene öncesi ile karşılaştığınızda bunların yarı yarıya indiğini göreceksiniz.Şöyle bir aklımızda canlandıralım.Ben Bayram Namazlarına gittiğimde bırakın içeride yer bulamamayı dışarıda kılmak için altımıza serecek sedir bulamazdım.Yağmurlu olduğu halde o soğukta montumu çıkartıp seccade niyetine kullanırdım.Çoğu kişi yapardı bunu.Şimdi göreniniz var mı ? Camilerde çok rahat yer bulmak mümkün. Yine 3-5 sene önce ziyarete giderdik büyüklerimizin yanına herşey o kadar değişti ki önce büyüklerimiz büyük olduğunu unuttu bizde ziyaret edecek büyümüğüz yok dedik oturtuk.Az çok vardır yine gittiğimiz yerler ama eskiye göre oranla bunu görebileniniz var mı ? Gelen Misafirlerimize şeker ikram edip kolonya dökerdik ellerine şimdi ise bi sehpanın üzerinde duruyor istersen al teklif var ısrar yok usulü…Hep beraber kahvaltılar yapardık toplanıp bu adetimiz diğerlerine göre durumu daha iyi..1 yada 2 kişi eksik olur ama yinede tehlikede…Ya kapınıza gelen çocuklar onlar eskisi kadar sık geliyor mu ? Niye gelsin ki önceden en azından 2 şeker verilirdi şimdi ise kapılar hiç açılmıyor…Elinizi öpen çocuklara hala harçlık veriyormusunuz.Kısmen evet.Bu adetimizde diğerlerine göre iyi…Ama yinede tehlikede.Gördüğünüz gibi bunları kafamızda canlandırdığımızda soruyormuyuz adetlerimiz mi değişti yoks biz mi ? Bir Reklam filminde ” Nerde o eski bayramlar şimdikiler çok daha iyi ” denilmesi gibi.Kimi kandırıyoruz ? Sadece kendimizi……