bildirgec.org

evlilik hakkında tüm yazılar

Taxim !!!

snail | 21 October 2011 09:08

Sabahın beşinde kalkarsınız kalbiniz tam devrine ulaşamamıştır henüz,gözleriniz de iri çapaklar sigara dumanının boğduğu kalın bir ses,çişinizi yaparsınız, bir kedinin suya dokunan ayakları gibi suya uzanır elleriniz.Yüzünüzün haritasından damla damla lavaboya dökülür su. Günün hangi saatinde yatarsa yatsın uyumayı başaran ve yataktan kalkmak istemeyen insanları hep kıskanmışımdır. Ben nadiren derin uyuyanlardanım ve bir kez uyandığımda aynı uykuya geri dönmem hayli zamanımı alır. Haftanın yedi gününden birinde taksicilik yapıyorum ( taksicilik diyince yedi yaşında bir çocuğun oyuncak arabaları geliyor aklıma)bu gün diğerlerine göre daha uykusuz başlıyor. insanları bir yerden başka bir yere götürme işi, ücrete tabi kısa süreli konukluklar.İsmini bile bilmenin gerekli olmadığı insanlarla dert dinleme dert anlatma,hayata dair
minik anekdotlar paylaşma seansları, hatta bazıları yaşantınıza etki edecek türden fikir beyanları

Bu ne zavallılık kızlar !

pillibebekkuyuda | 16 September 2011 11:25

Bu fotoğraflar çok eskidi artık..

Bana ne bana ne beni al, Onu alma.

Kadın erkeğe son derece açık cümleler kuruyor, direk gözlerinin içine bakıyordu.

-Benim kadar gencini, güzelini, tahsilli ve başarılısını bulursan eğer, hemen evlen.

Kendine güven içindeki zavallılığa inanamamıştım bir müddet. Neydi bu güvenli bünyedeki eksik kalmış önemli yüz?

Erkek mevkii sahibi, maddi durumu iyi, idare edecek derecede yakışıklıydı..

Kocaman Bir Nefes

mavilikler | 12 August 2011 16:13

Sarmaşıkların gölgesinde uykuyla uyanıklık arası… İçimde tüm sesler susmuş… Annem balkonun kapısında belirip bir tepsi uzatıyor. Üzerinde buz gibi limonata… Şimdi burada, bu koltukların, sehpaların ortasında hiç duyamadığım bir serinliği veriyor bana.

Gözerimi kapayınca o balkona gidebiliyorum. Yalnızlık ve sessizlik bir tür sihir yaratır. Gerçek olan şeylerle istediğin gibi oynayabilirsin. Kah kilometrelerce uzaktaki bir sahildesindir, kah küçücük, sevimli mi sevimli bir odada… Bu zihinsel yolculuklara kimse tanıklık etmediğinden elinde bez, büfenin tozunu alırken, gözlerini sımsıkı kapayabilirsin birden. Dalgaların okşayışını hissedersin ayaklarında. Bezi ve bu odadaki her şeyi çok ötelerde bırakarak…

Rachel Weisz ile Daniel Craig evlendi!

elizabethtaylor | 26 June 2011 23:40

Hollywood’un sevilen oyuncularından Daniel Craig ile Rachel Weisz, 22 Haziran günü hayatlarını birleştirdiler. 2010’un Aralık ayında ilişki yaşamaya başlayan çift, hayranlarını şaşırtan bu haberi evlendikten bir kaç gün sonra duyurdular. Kaynak, Cennetimden Bakarken, Jüri, Constantine, Mumya gibi filmlerden tanıdığımız Rachel, bir Oscar Ödülü’ne sahip. Daniel’i ise “Yeni James Bond” olarak, Quantum of Solace, Casino Roya gibi yapımlardan biliyoruz.
40 yaşında olan Rachel, dört yaşındaki oğlu ile on sekiz yaşında bir kızı olan Daniel’in yanına taşındı. Az kişinin katıldığı bir törenle dünya evine giren iki oyuncuya mutluluklar dileriz.

Farklı mobilya tasarımları arayanlar için

Vformumya | 15 March 2011 14:43

Evlilik hazırlıkları yapmaktayım,internetten mobilya bakınıyordum karşıma birden fazla web sitesi çıktı,farklı desenler ve tasarımlar bekliyorum. Bu sebeple aradığım tarzda mobilya çeşidi bulmak zor oldu. Fakat uzun uğraşlar sonucu milano mobilya‘yı buldum. İtalyan tarzı tasarımları ile ilgimi çekmeyi başardı,özellikle bu oturma odası,çok farklı konseptleri olan bu mağazayı araştırdım buldum istanbul‘da mağazası var,fiyatlar biraz pahalı ama farklılık arayanlar için ideal.

evlilik ve aşk

admin | 09 March 2011 19:16

Hep merak ederdim neden evlilik aşkı öldürür derler diye. Cevabı çok basitmiş aslında…

Bir süre sonra evliliğin getirdiği sorumluluklar, geçim derdi, hele birde çocuk varsa onların büyümesi ve gelecek endişesi sanırım çiftlerin kendilerine zaman ayırmasına engel oluyor.
Sıkılmalar başlıyor, bir süre sonra beklentiler değişiyor. Kadın daha çok ilgi beklemeye başlıyor, evinde bunalıyor. Erkek işinden bunalıyor kendine yalnız geçirebileceği zaman istiyor. Bu arada tabi çevresindeki arkadaşları yada beraber olmayı seçtiği insanlardan etkilenerek heyecan aramaya başlıyor. Malesef ki onların heyecan dediği yanlışları kadınlar anlıyor. Gelgelelim sesi çıkamıyor, yapabileceği bir şey olmuyor. Maddiyat, toplumda diretilen dulluk baskısı engelliyor, mutsuz bir kadın sonunda da mutsuz aileler ortaya çıkıyor.

Müzik Sustu

mavilikler | 06 March 2011 03:34

Bazen görünmez oluyorum sanki. En çok da mutfakta öyle hissediyorum.

Salondan çocukların sesleri geliyor. Eşimin onların bağırışlarından bile daha gürültülü sessizliği…

Ben tabakları raflara dizerken, çıkan her tıngırtıda birbirimizden bir parça daha uzağa savruluyoruz sanki.

Yakın olduğumuz o zamanlarda sesler bu kadar büyümezdi. Bitmeyen bir müzik çalar dururdu içimizde. Tabakları dizmek ya da televizyonun başında uyuklamak aşktan bu kadar uzak düşürmezdi bizi. Cılız bir alevi sürekli körükler gibi durmadan bir hayali canlı tutmaya çalışmazdık.

Herşey Siliniyor

mavilikler | 18 February 2011 10:54

Anlamsız kalmıştı yine. Onca işin ortasında o tanıdık duygu gelip yerleşivermişti içine. “Neden uğraşıyorsun ki?!” demişti ona. “Bak şu insanlara… Sana da gülünç gelmiyor mu telaşları? Sen de aynen öyle görünüyorsun şimdi. Yolun sonundaki hiçliği görmeden koşturup duruyorsun oraya doğru.”

Elektrik süpürgesini açtı yine. İçindeki sesi gürültüye boğdu. Süpürgenin sesinde tüm sesler kaybolunca daha net görüyordu şimdi herşeyi. Hayır, yolun sonunda görünen şey hiç de o sesin dediği gibi bir “hiç” değildi.

İŞ GÜÇ YOKSA NE YAPILIR-2, a bendi

takyon | 03 February 2011 14:13

“Hat hala açıksa internette ava çıkılır?”
Ne avı olduğu zevke, renge, cinse, hayat amacına bağlı olarak değişkenlik gösterir.
Sabah şiş gözlerle kalktım yine; altı aydır olduğu gibi. Daha kaç altı ayımın böyle geçeceğini düşünerek rutin endişelerimi yaşadım. Görünmez “yaşanacaklar listesi”nin hangi maddesindeydim kimbilir…Ne listesi mi? Alış veriş listesi gibi bir şey; hani anneniz elinize tutuşturur ya. Tek farkı bu listenin görünmez oluşu ve görünmez amcalar tarafından “bak hayattan alacakların bunlar” diye not düşülmüş olması. Yok canım henüz sıyırmadım.
“Oku da meslek sahibi ol, elin ekmek tutsun, yarın öbür gün kocadan silleyi yersen kendi ayakların üstünde durursun” şeklinde gazı alan her genç kız gibi, bir hevesle okudum ben de. O zamanlar meğer geçiş dönemiymiş, şimdi anlıyorum.

İŞ GÜÇ YOKSA NE YAPILIR-1

takyon | 02 February 2011 13:08

“Televizyondaki evlilik programları seyredilir”
Televizyonda evlilik programı var, takılıyorum, iş yok güç yok, gezmeye para da yok…Ne yapalım koca bulmaya gelenleri seyrediyorum annemle birlikte. Bazen eğlenceli bile olabiliyor, anladım ki önyargılı olmamak lazımmış. Hikayelerini dinledikçe insanların bazılarına hak verdiğim bile oldu. Gelmişler belli bir yaşa, yalnız kalmışlar, ya eşleri ölmüş ya boşanmışlar; bir korku var yüzlerinde daha çok. Hepsinde değilse de çoğunda var. Yalnız kalma korkusu…Olamaz mı? Olur, bal gibi olur, yargılamam. Seyrettikçe bir sürü rahatsız edici soru üşüşüyor beynime. İki gencecik insan geliyor gözümün önüne. Özenmişler, bir sürü hazırlık, düğün dernek, bir ömür birlikte yaşayacaklar, çocukları olacak ve torunları, mutlu mesut yaşayacak ve ömürlerinin son demlerinde de hep birlikte olacaklar. Ama öyle olmamış işte. Bunca insanın planı yürümemiş. Demek ki bu planda bir yanlış var.
Erken kaybedilen bir eşin yokluğu nasıl acı verir kimbilir…Hele de hiç sönmemiş bir aşk varsa arada. Hiç hesapta olmayan ani ayrılış. Uzaktan seyredene birkaç çekirdek çıtlamalık bir durum ama ya o kişi için…Bir umutla gelmiş programa, yola birlikte devam edeceği bir eş arayışında. Öyle gülmeler kıkırdamalar arasında seçim yapacak; hakkında en ufak bir bilgi sahibi olmadığı, tamamen yabancı insanlardan birine bir sıcaklık duymayı umacak. Zor, çok zor…
Kimisi de boşanmış. Otuz kırk yıldan sonra boşananı da var, bir ay evli kalıp 15 yıldır bekar yaşayanı da. Olmaz mı, olmuş işte. Hayat bu. Demek ki gençlikte hayal kurarken ayakları hepten yerden kesmemek lazım. Herşey insan için. Beklentileri yüksek tutmak, hayal kırıklığının acısını derinleştiriyor ne yazık ki.
Yok mu aralarında macera aramaya gelenler, var tabii ki. Malı mülkü de varsa hele orada öyle boy göstermek pek hoşlarına gidiyor, pek bir ince eleyip sık dokuyorlar, eğleniyorlar daha çok.
Bazıları üç dört defa evlenip ayrılmış, yine akıllanmamış, gelmiş. Be insan şimdi sana soracaklar niye aldın da bıraktın o kadar adamı ya da kadını? Ne diyeceksin? Olabilir tabii ki, insanız, her seferinde bir umut girişmiş ama işler yolunda gitmemiş lakin gel de anlat hadi ordakilere.
Bir ara dedim ki, neden bu insanlar eş dost çevresinden araştırmıyorlar da, bilmem kaç milyon kişinin önünde komik sorular ve cevaplarla birini tanımaya uğraşıyorlar. Düşünsenize, yeni tanışan iki insan başbaşa bile olsa ne kadar heyecanlanır, dili dolanır, elleri titrer…Normal. Bir de bunu milyonlarca kişi izlerken yapıyorsun. Neden ve nasıl? Çevreni sarmış onca meraklı ve manalı bakan göz de cabası. Yok ben bir cevap bulamadım buna.
Yalnız kızdığım bir şey varsa o da henüz onsekiz, yirmi yaşlarında gençler gelmiyor mu oraya. Onları alıp şöyle kızılcık sopasıyla akıllarını başlarına getirmeyi ne çok istedim; ki ömründe bir karıncayı incitmemiş olan ben. Sen orada ne arıyorsun be insan? Hangi ara koca ya da kadın aradın da bulamadın ve şartlar seni oraya sürükledi? Sana bu yaşta umudunu kaybettirip stüdyolara koşturan ne? Enerji ve umut deposu olman gereken bu yaşında, her yüzüne kapı kapandığında başka kapıyı çalacağın yerde, evlilik gibi yükü ağır bir işe kalkışmadan önce ekmek paramı nerden çıkarsam arayışına gireceğin yerde, taşı sıkıp suyunu çıkaracağın yerde orda işin ne? Senin derdin ne? Yazık, bütün ümitleri tükenmiş, yorulmuş yavrucağız. Oradaki yetmişlik delikanlılardan da utanmıyorlar.
Azıcık durup düşünmekten zarar gelmez, niye burdayım, başka ne yapabilirim, komşunun kızı ya da oğlu bana neden yeterli gelmedi de iki dakikada tanıdığım insanla aynı evde yaşamayı göze alıyorum?
Yok yok, bu böyle olmayacak. İş güç yok diye evlilik programlarına sarmak benim aklıma zarar. Ben şu ilanları beşinci defa tarayayım da belli olmaz, sıkılacak bir taş bulurum belki. Bugün olmazsa yarın bulurum, benim hala umudum var.