bildirgec.org

eleştiri hakkında tüm yazılar

Sorun yok

ilterisk | 07 June 2011 12:48

Devletimiz herşeyi bizim iyiliğimiz için yapıyor.

Bize yapmayın dediler, etmeyin dediler, laf dinledik mi?

Hayır…

Limit koydular, sansür koydular, içki yaşını yükselttiler, laf dinledik mi?

Hayır…

Günümüz Atatürkçüleri. Dünün Hilafetçileri.

Agirlikkesici | 06 May 2011 09:36

Açık konuşayım ki, bugün bu ülkenin ne iyi bir cumhurbaşkana, başbakana ya da bürokrata ihtiyacı var. Aslında bu ülkenin çok daha iyi devrimciye ihtiyacı var. Öyle yakınmalarla, olmazlarla, yapamayızlarla, başarayamayızlarla işimiz yok. Mustafa Kemal kararlığında bireyler gerekli bize.
Yani sağlam bireylere, asil kanlara ihtiyacımız var…Şu anda bulunduğu duruma değer verenler, mesleklerini önemseyenler, işgal ettikleri yerleri birer mevzi olarak görenler hele bir oturup düşünsünler. Vatan elden gittikten sonra mevkiler, maaşlar, meslekler ne işe yarar?Kurtuluş savaşı verilirken ”şeriatçı için hilafet makamı önemliydi” o kadar abartılmış ki ”vatan olmasa da hilafeti koruyalım” diyorlardı. Bunun adı ihanettir. Günümüz Atatürkçüleri, dünün hilafetçileri, dünün demirel’i gibi davranarak Atatürkçü olunmayacaklarını anlasınlar artık.

FARMVİLLE DELİLİĞİ

saklimimoza | 10 January 2011 16:50

Kurtarın beni, ben farmville delisi oldum. Kime gidilir bu dertle, hangi doktor bakıyor nette tarla deliliğine. Durumum feci. Kronik tarla tutkunuyum ve acil tedaviye ihtiyacım var.

Bilmeyen, duymayan, ilgilenmemiş, henüz bilgilenmemiş arkadaşlara kısa bilgi.”Farmville” facebook üzerinden oynanan bir oyun. Kendine ait bir tarlacığın var. Ek,dik,biç,hayvanların olsun,evin,barkın,kümesin olsun.ama küçüklerden çok büyüklerin , affınıza sığınarak benim gibi eşek kadar olanların oynadığı bir oyun.takıldım kaldım kurtaramıyorum kendimi.tarlada yatıyor,tarlada kalkıyorum.

Tarih Bilinci

cilo6 | 07 January 2011 10:00

Tarih konusunda çok şeyler yazılıp çizilmiştir, bunu herkes bilir. Yüzlerce ve hatta binlerce yorumlar yapılmıştır. Okullarda kitaplardan öğrendiğimiz veya araştırmalardan okuduğumuz yüzlerce döküman bizde belirli bir tarih bilinci oluşturmuştur.

Tartışma ve Eleştiri

cilo6 | 05 January 2011 09:47

Herhangi bir haber, sohbet, olay ve ilgili konularda tartışma kuralları olmalı mı? Daha açık olarak herhangi bir konu hakkında fikirlerinizi söylerken veya yazarken eleştirinin boyutu ne olmalı? Eleştiri derken bizler Türk insanı olarak aklımıza önce karamsar olan duygu ve düşünceler gelir, acaba neden? Bu konuları araştırdıkça ve detaylarına indikçe çok geniş boyutlu bir döküman ile karşı karşıya kalırız. Önce “eleştiri” kelimesi ve “tartışma” kelimesini dikkate alalım. Şimdi sizler bu yazıyı okurken eleştiri ve tartışma kelimelerini okuduğunuzda büyük bir çoğunluğunuz ilk etapta bu kelimelerin olumsuzluk belirttiğini düşünmüş olmalısınız. Şunun olmasını çok isterdim; bu iki kelimeyi okurken aklınızdan olumlu düşüncelerin geçmesi ve konu bütününü öyle anlamanızı dilerdim.

Salakça bir özeleştiri

taha3045 | 15 October 2010 18:41

Ey kafası az çalışan dostum kır şu önyargını, şu bunu giymiş, bu şu takımı tutmuş, bu şuna oy vermiş, bunun şeyi uzun, onunki kısa deme, isterse herkes tutsun kendi takımlarını sanane, sen tercihlere değil yüreğe bak, yürek yürekse eğer kılıfı önemli değildir, seveni sev, selam veren ver , hakedene hakettiği gibi davran ama görünüşünün, aksanının, güzelliğinin hakettiği değil, kalbinin hakketiğidir kastım. Bak o zaman topuğun kıçına değecek mutluluktan.

Buraya gelip iki satır yazalım havamızı bulalım, kafamızı bulalım, bir iki kelam edelim diye gelmişken, cadıların bile haklarını savunan yazıları okurken, kaliteli şarapları övüp lezzetli yemekleri severken, lezbiyenlerin, gaylerin özgürlüklerinden dem vururken dibe vurma ey dostum.

Kavşak (2010)

| 04 October 2010 09:42

Selim Demirdelen‘in ilk işi olan Kavşak, yönetmenliği, oyunculuğu, kurgusu ve müzikleriyle önplana çıkan bir iş. Demirdelen’i Anlat İstanbul‘dan tanıyoruz. Ayrıca reklam ve klip yönetmenliklerini de üstlenen birisi. İlk önemli işi Kavşak’la umut vaadettiğini gösteriyor. Filmin başrollerinde Güven Kıraç, Sezin Akbaşoğulları, Umut Kurt mevcut. Hikaye de daha çok Kıraç’ın canlandırdığı Güven karakteri üzerine kurulmuş durumda.

Kavşak, 80’ler ve öncesinde (biraz da 90’larda) sıkça kullanılan “kesişen hayatlara” sırtını dayıyor. Bu yüzden olacak, finalde ağızda Innaritu tadı bırakıyor. Bilindiği gibi Innaritu’nun popülerleşmesini sağlayan yapımlar (Babel, Amores Perros, 21 Grams) hep bu “kesişen hayatlar” temasıyla ön plana çıkmışlardı. Ama ne yazık ki Kavşak, Innaritu’nun yapımları kadar başarılı değil. Gene de kendince temayı iyi yansıtmış Demirdelen perdeye.

Umut Kurt, f,lmdeki performansıyla ödül aldı
Umut Kurt, filmdeki performansıyla ödül aldı

Selim Demirdelen filmin her mevkiisinde rol sahibi. Filmin kurgusunu, müziklerini, yönetmenliğini ve senaristliğini tek başına üstlenmiş durumda. Bunlardan müzik, kurgu ve yönetmenlik olarak başarılı olsa da filmin temel taşı konumundaki senaryoda sınıfta kalmasa da ortalama bir iş çıkartmış. Öncelikle eldeki hikaye, bir sinema filmi için çok fazla materyal (materyalden kasıt olay-aksiyon-çatışma) içermiyor.

CENNETİN RENGİ – HAK’KIN RENGİNİ ARAYAN ÇOCUK

sahaf1976 | 17 August 2010 14:03

The Colour Of Paradise
The Colour Of Paradise

Orjinal adı Reng-i Huda olan, ingilizce’ye The Color Of Paradise olarak çevrildiği için bizde de Cennetin Rengi adıyla bilinen bir Majid Majidi filmi.

Sinema giderek bir teknolojik görsel şölene dönüşürken, sinemanın hala sanat olduğunu hatırlatarak yüreklere su serpen bir film. Dev bütçeler, güdük seneryolar, patlama çatlamalar, kan ve iç organ görüntüleri, dünyayı her seferinde kurtaran WASP (White, Anglo Sakson, Protestan) kahramanlar, ABD’nin; dolayısıyla Hollywood’un resmi düşmanı olan komünist, ortadoğulu, zenci, kızılderili, Uzaylı, Vietkonglu kötü adamların boy gösterdiği filmler, animasyonlar, listeyi uzatmak elbetteki mümkün. Tablo açıkça gösteriyor ki dünyanın bir yarısı için sinema çıkmaz bir sokağa girmiştir.

yazar olamamak ve kötü yazı yazabilmek üzerine…

firatocal | 13 August 2010 12:47

bugüne özel canım inanılmaz bir iştahla kötü yazar olmak istedi… öylesine kışkırtıcı döktürmüş ki arkadaşlarım.. dayanamadım ben de yazamamayı ve yazar olamamayı yazmak istedim… ama şimdiden söyleyeyim yazım gerçekten kötü olacak.. lütfen ” sen zaten öylesin eleştirileri ” düzülmesin…

birkaç gündür yaşadığım güçlükler sebebiyle günlük yazma alışkanlığımı kaybetme durumuyla karşı karşıya kaldım… hem hayatın hay huyu hem de yaşadığım teknik problemler beni neredeyse yazı yazma alışkanlığımdan uzaklaştıracaktı…

İSYAN

karuma76 | 20 July 2010 09:56

Bu kadar kolay mı yaa…
İnsanların duygularını, emeklerini, yazılarını bir ahkamla karalamak. Siz ahkam yazanlar ne düşünüyorsunuz bilmem ama ben bunları yazarken de okurken de heyecanlanıyorum. Bunlar benimbir dönem yaşadığım ruh halimi anlatıyor. Bırakın böyle olmasını sizin bir yazıyı yorumlarken, yazı ne seviyede olursa olsun, sadece eleştirme hakınız var. Karalama yapmanız, özellikle seviyesiz ahkamlar yapmanız hem yazarı üzer, hem de onu okuyacak birkaç kişi varsa onları da önyargıya iter. Eleştirini yaparsın, gidersin güzel güzel kendi yazını yazarsın. Bunlar güzel. Ama unutmayın her seviyesiz ahkam yazarı biraz daha karamsarlığa iter. Ben bunları görmek, yaşamak için girmedim bu siteye. Hep beraber duygularımızı, yazılarımızı, sorunlarımızı paylaşalım diye girdim. Elimden geldiğince yazıları okumaya çalışıyorum. Belki ben de yazılarıma yeni yön veririm diye ama bazıları İşin gırgırında. Yazı yazmak kadar yorum yapmak da bir sanattır. Burası Chat odası veya facebook değil ki karşılıklı atışasın. Burada yazını yazarsın. Beğenen okur yorumlar, bazısı olumlu eleştiriler yapar ve paylaşım böyle devam eder. Saygının bittiği yerde ise güzelliknamına herşey biter…