bildirgec.org

dua hakkında tüm yazılar

BAŞKA TÜRLÜ BİR ŞEY

oyuncuhandan | 18 April 2011 17:12

Bulut : Gözlerin dolu hala?
Turuncu : Sana öyle geliyor.
Bulut : Yanakların ıslak?
Turuncu : Sana öyle geliyor.
Bulut : Ağlamışsın, hiç durmadan?
Turuncu : Sanan öyle geliyor.
Bulut : Özür dilerim, ama öldüm ben?
Turuncu : Sana öyle geliyor.

İçim üşüyor. Sen kendini kaybettiğinden beri, insanlar öldüğünü ilan ettiğinden beri üşüyorum. Beni bu kadar üşümeye terk edeceğin aklıma gelmezdi.

Çok özledim. Çok zaman geçti ve ben çok sıkıldım bundan. Oyun bile değil bu. Eğlenceli değil, akıllıca değil, zevkli değil.

GÜÇ RUHU UTHA

nihansage | 31 December 2010 10:50

Akşam oluyordu.Obaya dönemezlerdi.Mete çevreden odun topladı ve mağarada ateş yaktı.Yanlarında getirmiş olduğu yiyecekleri İbrahim dedeyle birlikte yediler ve çok geçmedende günün vermiş olduğu yorgunlukla hemen uyudular.O gece mete çok değişik rüyalar gördü.Rüyasında, içinde yatmiş oldukları mağarada, toplu halde intihar etmiş olan halkı gördü.Onlardan biriymiş gibi aralarında gezindi.Onlarla konuştu.Hepsi ümitsizlik içersindeydiler.Halkın içersinde bulunan şaman ile göz göze geldi ve uykusundan sıçrıyarak uyandı.Rüyasını ibrahim dedeye anlattı.O bölgede yaşayan, eski ilmleri bilen bir adam vardı.İbrahim dede meteyi, onun yanına götürdü.Rüyayı ona da anlattılar.Yaşlı adam rüyayı büyük bir dikkat ile dinledi.Yaşayan bir şaman’ ın meteye büyü yapmış olabileceğini söyledi.En büyük delili ise metenin şaman ile gözgöze gelmesiydi.O şaman’ı bulmalarını tavsiye etti.O nu bulmak ve meteden ne istediğini anlamaları için ise tekrardan mağarada bir gece geçirmelerini tavsiye etti.Mete’ nın kendini koruyabilmesi için Ayetel kürsiyi yedi defa okumasını istedi.Ellerine okunmuş su verdi.Bunu daire şeklinde yere dökmelerini ve içersinde uyumaları gerektiğini anlattı.Mete alime pek inanmamıştı.Ama ibrahim dede yaşlı alimin her dediğini büyük bir itinayla yaptı.Mete de ayetel kürsiyi yedi defa okudu.İkisi birden dairenin içersinde yattılar.

O gece de mete rüya gördü.Rüyasında, içinde bulundukları mağaradaydı.Etrafına bakındı.İnsanlar vardı.Elbiseleri yıpranmış,üstlerı toz toprak içersindeydi.Bu insanların eski türkler olduklarını anladı.Onlarla konuştu.Ve konuştuğuna cevap aldı.Demek ki bu insanlar da onu görüyorlardı.Konuştuğunu duyuyorlardı.Fakat bu konuştuğu dil çok farklıydı.O da onlar gibi eski türkçe konuşuyordu.Şaman ın yanına gitti ve ona sordu.-Sen kimsin?-Benim adım GÜÇHAN.Son şamanım.-Benim ile neden rüyamda konuşuyorsun?-Sana ulaşmamın ve dikkatini çekmemin tek yolu buydu.-Benden ne istiyorsun?-Atanın yarım bıraktığı işi tamamlamanı istiyorum.Senin atan metenin bana vermiş olduğu bir söz var.Onu senden istiyorum.-Neymiş bu söz?-Atan metenin soyundan gelecek olan ve duru görüye sahip bir taşıyıcı.Bu taşıyıcı atan metenin çocuğu olacaktı.Ama savaş sırasında öldürüldü.O da halkının kurtarılması karşılığında, soyundan gelecek kişiyi bana verdi.

hayırlı ramazanlar olsun

taha3045 | 27 July 2010 20:51

Bir Ramazana daha kavuşmak üzereyiz, yazın ortasına denk geldiği için belki biraz daha zorlanıp,gerilebileceğimiz bir Ramazan.

Tutmak isteyenler oruç tutacak, tutmayanlar tutanlara saygı duyarak geçirecek Ramazanlarını, daha bir maneviyat kokacak caddeler, televizyon reklamları bile Ramazana bürünecek. Sırf Ramazanda değil de bir ömür yapsak iyi olur denilen şeyleri yapsak ne güzel, mesela kalp kırmamak, gerilmemek,paylaşmak,hoşgörü,anlayış,saygı ama olsun en azından bir ay bunları yaşamak ta güzel, ona bile razıyım yani.

Büyük Doğup Küçülenlerin Hikayesi

bilisikbey | 12 July 2010 15:41

Küçüktük tek kaygımız yakalanmaktı.Neyden mi? Ziline basıp kaçtığımız mahallenin bakkalından , meyvalarını aşırdığımız çiftçi amcamızdan, peşimizde koşturan cami hocamızdan ve en çokta adına sevda dediğimiz kızın babasından.Haşare derlerdi bizim gibilere.Haşare neydi ki? Hemen sözlüğe bakıyorum.Hastalık taşıyan zarar verici böcekler.Hadi be!! Bir meyva çaldık, bir şaka yaptık e birde masumca sevdalandık… Bu mudur zararınız ziyanınız?? Ya siz? Bire alır 10 a satarsınız.Birbirinizi kandırmayı kar sayarsınız.Camide söz verir, avlusunda unutursunuz.Ve bütün aşklar sizin için potansiyel sex çağrışımıdır.Helala haram değil.Harama azıcık helal katarsınız ki.Namusunuzu ahlakınızı övebilecek bir kapınız olsun.Nezaman vicdanınız tırı vırı ederse girip o kapıdan kirpiklerinizi ıslar sonra dönersiniz tekrar yaşadığınız bataklığa.Herşeyiniz bedava.İçinizdeki sapık,tefeci,dolandırıcı,acımasız kişilik.Milli bayramlarda Hasan Tahsin’e dini bayramlarda Hz. Ömer’e dönüverir.Dönüverir işte dönme dolap misali.Sen harici herkesin yalan söylemesine,dolandırıcılık yapmasına,adam vurmasına,zina yapmasına,sövmesine karşısındır.Çünkü bunlar kötü şeyler!! e sen neden ayrısın?? Ben yaptıysam kesin bir bildiğim vardır…Büyük amcalar benimde bir bildiğim var.Küçük dediğiniz bizler sizlerden çok büyüğüz.Sizlerden daha mantıklıyız.Haşarelik sandığınız o yaptıklarımız varya işte onlar bu dünyada hala daha masumiyeti , insanlığı , doğruluğu yaşatmaya çalışan davranışlarımızdır.Oysa siz evet siz… Haşeresiniz.Hayatın kanunu diye bahsettiğiniz herşey ahlakımıza , insanlığımıza zarar veriyor.Tüm dünyaya zarar veriyor.Biliyorum güneş işinize gelmeyen okadar gerçeği size gösteriyorki.Görmemek için gözlerinize perde çekiyorsunuz.İşte bu sizsiniz büyük doğuyor, gittikçe küçülüyorsunuz.Sanırım hiç büymüyeceksiniz.Yinede dua ediyorum.Yüreğiniz tekrar masum ve temiz olabilsin diye.Sevgiler…

mezarlık

nazokiraze | 07 July 2010 19:40

son durak kara toprak demiş büyükler ve ne kuran’da adı geçen karun’un zenginliği , ne firavun’un gücü kurtarabildi onları ölümden, peygamberlerin de, evliyaların da, azizlerin, kralların, şöhretlerin sonu hep aynı yerde bitti. öldüğümde de namım yürüsün diyen veya ölen yakınlarına sevdiklerini dua yoluyla değil de abartılı mezarlık yaptırarak belli etmeye çalışan insanlar da yok değil.

teselli

admin | 10 February 2010 13:17

http1.bp.blogspot.com
http1.bp.blogspot.com

Bir aydır içini rahat tut, birşey çıkmayacak diyordum. İçim de rahattı gerçekten.

İş sonrası telefonumu açtım. Sesli mesaj. Arkadaşım. Hiç beklemediğim bir cümle, beklemediklerim… Sanıyorum ki, özledim, görüşelim diyecek. Ben de mutlu olacağım.

‘Tahlil sonuçlarım çıktı bugün. Olumsuz. Hemen ameliyat dediler. Pazatesi sabah ameliyat oluyorum. Haber vereyim dedim. Öpüyorum.’

‘kim, kimin rehberi denizim?’

astral | 11 January 2010 17:35

Kimin, ‘kimin rehberi’ olacağı belli olmaz. Seninle telefonda konuşurken bir ses duydum meleğimden bölmeyeyim dedim, sonra düşündüm duyduklarım üzerine.

Hani sen dolmuşta gelirken beni bana anlatmıştın ya, hatırladın mı; o an acayip şeyler söylediğini hatırlıyor musun? Fark ettim o an konuşanın sen olmadığını ama sustum dinledim. Kimin ne zaman rehberlik edeceği de belli olmaz. İçindeki ışık engin senin, çok engin.

Erdemlisin. Erdemli olmaya çalışmakla da olmayacak bir şey erdem, içte olmalı. Doğuştan gelir.

meditasyonyapalim.com
meditasyonyapalim.com

beyaz kemikten toka 3 (susmak ve itaat etmek)

astral | 25 December 2009 12:09

Bölüm üç…
Bu hikaye, dört kadın, dört kuşak ve bir tokanın hikayesidir…

Susmak ve itaat etmek…

Havva saçında kemik beyaz bir toka, ağzında sigara gün boyu temizlik yapar, çocuklara bağırır, sonra baş edemediği noktada çocuklara afyon verir ve küçük bir dinlenme verirdi kendine. Yedi oğlanla uğraşmak kolay mıydı?

Kız ona yardımcıydı ama hepsine birden verirdi otu. Hem bu yaygındı. Zararlı olabileceğini hayatı boyunca düşünmeyecekti. Çocukların çocuklukları yarı otla geçecekti.

DONMUŞ NEHİR

astral | 24 November 2009 13:33

A ve E sohbet etmek için buluştu. Soğuk bir sonbahar günü. Deniz kenarında bir çay bahçesi… Her zamanki gibi E onu iş yerinden arabasıyla almıştı.

Bugün E’nin doğum günüydü. A’nin canı hiçbir yere gitmek istemiyordu ama arkadaşını bugün kırmamalıydı. Yorgundu, üzgündü, içinde ağlayan bir kız vardı… İçindeki o kızı kimse görmüyordu.

O hayatına –sözde- her şey ama her şey normalmiş gibi devam ediyordu. Kimse bilmiyordu uyuyamadığını, kimse bilmiyordu tavana bakarken saatlerin geçtiğini ve onun bunun farkına varmadığını. Kimse bilmiyordu, onun antidepresan almayacağım diye debelendiğini. Kimse bilmiyordu onu eski bir dostun telefonunu çevirdiğini ve birden hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladığını.

Kimse bilmiyordu, bilmiyordu akşam olduğunda ve evine geldiğinde sessizliğin üzerine yıkıldığını ve o an acıdan ve onu düşünmekten ve onsuzluktan; onun bu denli içinde olmasından, o anda acıdan öleceğini hissetmesiyle gözlerinden akan yaşları susturabilmek için sürekli kendine yüksek sesle; ‘Tamam, tamam; sakin ol, sakin ol, geçecek geçecek… Her gün biraz daha azalacak. Bak yirmi bir günde beyin alışıyor birtanem, sakin ol, sakin ol.’