bildirgec.org

bilim kurgu hakkında tüm yazılar

yeniden: TOTAL RECALL

emsvizyon | 03 April 2012 15:15

80’lerin henüz etkisindeyken ve 90’larda bizi nelerin beklediğini bilemediğimiz yıllarda izlemiştik arnold abimizin başrolünü oynadığı total recall‘i. çoğumuz TV’de izlemiş olmalıyız bu muhtemelen her bilim-kurgu severin damağında o ortak tadı bırakan filmi. amerikalı yazar Philip K. Dick‘in We Can Remember It for You Wholesale isimli hikayesinden kurgulanarak yaratılmış olan ve 1990’da vizyona giren TOTAL RECALL‘i Paul Verhoeven yönetmişti. bende etki yaratan bilim kurgu filmler in listesini yapmaya çalıştığım yazılarımın içinde de yerini almıştı, bkz bilim kurguları 2

armut gibi, emanet durmuş
armut gibi, emanet durmuş

gel gelelim, yıllar geçti ve biz eskidik vesselam. daha ilk versiyonu ( ne acıdır ki ilk versiyon diyoruz artık bu filme de )nun zihinlerimize attığı imzanın hükmü sürerken bu ( bence ) harika filmin yeniden yapımıiçinde bulunduğumuz sene vizyona girecek. Len Wiseman yönetiminde çekilen filmin arnold abimizin yerindeki ismi Colin Farell ( peeeh ) umuyorum ilk filmin birebir aynısını yapmaya çalışmayıp, hikayeden uyarlanmış çok başka bir anlatım ile bize gelirler zira üzülürüm valla :/ merak edenler için iki de fıragman pırtlatmışlar, buyrun

Derin karanlık 8

nihansage | 28 February 2012 15:21

– Yüzbaşı Hakan Çelik. Hem albay hem de bu geminin kaptanı mı oldun? Aferin sana. Ben yokken çok yol katetmişsin.Kaptan Çelik’in karşısında, yıllardır aradığı kişi durmaktaydı. Kayıp kaptan Emin Doğaner, gözlerini dikmiş ona bakıyordu. Kendisine alaycı bir üslupla hitap etmekteydi.Kaptan Çelik ve yanında bulunan mürettebat şaşkınlık içersindeydi. Kaptan köşkünde bulunan herkesin aklında ki soruyu sordu.
– Kaptan Doğaner, gerçekten siz misiniz?Emin Doğaner kendinden emin adımlarla, kaptan Çelik’in yanına yürüdü. Küstah ve karşısındakini hor gören bir ifadeyle Kaptan Çelik’in sorusuna cevap verdi.
-Evet, benim. Ve şu andan itibaren, DERİN KARANLIK’a yüksek konseyin efendisi HAMANE adına el koyuyorum. Gemi ve mürettebat artık benim emrim altındadır. Benim iznim olmaksızın yapılan her uygulama, adamlarım tarafından şiddetli bir şekilde cezalandırılacaktır.Kaptan çelik ve mürettebat şok içersindeydiler. Kaptan, bulunduğu yerden indi. Kaptan Emin’in yanına geldi. Tam karşısında durdu. Bu kişi, yıllardır arayıp durduğu kişiye hiç benzemiyordu. Yüzünün hatları, vücut ölçüleri, kaptan Emin’e çok benziyordu ama gözlerinde ki ifadeler hiç onun tarzı değildi. Yıllar onu bu kadar çok mu değiştirmişti yoksa… Başını dik tutarak, karşısında bulunan ve artık kendisine yabancı olan bu adama, geminin gerçek kaptanı olarak hitap etti.
– Ben, DERİN KARANLIK’ ın kaptanı Albay Hakan Çelik. Bu gemi ve mürettebat tamamen benim emrimdedir. Uluslar arası yasalar gereğince hiç bir ulus veya koloni bir öğrenci gemisine silah zoruyla el koyamaz ve asla o gemiye saldıramaz. Bu durum savaş olsa dahi yapılamaz.Kaptan Emin, Kaptan Çelik’in tam göz hizasına gelecek şekilde yaklaştı. Gözleri tehtitkar bir ifadeyle bakmaktaydı.
– Hâlâ anlamadın mı? Gemine ve mürettebatına el koydum. Seni de hücreye yolluyorum.Etrafta ki mürettebata konuşmak için döndü.
– Bana karşı gelen olursa, onu kaptanınız gibi hücreye yollamam. Anında cezasını verip, uzay boşluğuna gönderirim. Herkes anladı mı?Kendisine şaşkın gözlerle bakan mürettebata baktı. Kimseden ses çıkmıyordu. Ses tonunu daha da yükselterek tekrar sordu.
– HERKES ANLADI MI?Tüm mürettebat “evet, anladık,” demek zorunda kalmıştı. Oktay ise yıllardır hayalinde yaşatmış olduğu kahraman babasını, bu şekilde karşısında görünce çok şaşırmıştı. Kaptan Doğaner ile birlikte gelen askerlerden ikisi, kaptan Çelik’i silah zoruyla gözetim odasına götürmek için harekete geçmişti. Kimseye de, gözetim odasının yeri nerede diye sormamışlardı bile. İkinci kaptan Rıza, Kaptan Emin’e yaklaştı. Öncelikle kendini ve rütbesini tanıttı.- İkinci kaptan Yüzbaşı Rıza Aslan. İzin verirseniz size bir şey sormak istiyorum efendim.Kaptan Emin Doğaner, tüm dikkatini yapmış olduğu işe vermişti.Yanında getirdiği cihazı, geminin ana bilgisayarına bağlamaya çalışıyordu. Yüzbaşının sorusuyla başını yapmış olduğu işten kaldırdı. Yüzbaşıya baktı.
– Ne istiyorsun?
– Efendim, adamlarınız geminin kaptanını götürdüler ama gözetim odasının yerini hiç kimseye sormadılar ve…Kaptan Emin, yüzbaşının lafını adeta ağzına tıkar gibi sözünün bitmesini beklemeden sorulan soruya yanıt verdi.
– Derin karanlık adını vermiş olduğunuz bu gemi, ileri bir uzaylı teknolojisiyle yapılmış, boyutlar arası geçişler yapabilen bir uzay gemisidir. Siz Yüzbaşı, bindiğiniz atın neler yapabileceğinin farkında olmayan küçük çocuklar gibisiniz. Benim adamlarim, gelmiş olduğumuz boyutta sıtandart ölçülerde yapılmış olan bu gemiyi avucunun içi gibi iyi bilirler. Hatta sizden daha iyi bir şekilde onu tanıyoruz. Bu yüzden sizlerin yardımına ihtiyacımız yok, bilmem anlatabildim mi?Yüzbaşı Rıza, şansını biraz daha zorlamaya karar verdi.
– Efendim, yüksek affınıza sığınarak size bir şey daha sormak zorundayım. Bu gemide yaşları henüz on yedi olan, otuz sekiz öğrenci var. Ve biz Titan’ın çok yakınında bulunmaktayız. Eğer izin verirseniz, öğrencileri küçük bir uzay mekiğiyle tahliye etmek istiyorum.Kaptan Emin, dik dik yüzbaşıya doğru bakmıştı. Sonra bakışlarını odada bulunan yedi öğrencinin üzerinde gezdirdi. Hepsi korkmuş koyunlar gibi birbirlerine sokulmuşlardı. Yanlarına gitti. Oktay, babasının kendilerine doğru yaklaştığını görünce ne yapacağını şaşırmıştı. Arkadaşlarının arkasına geçti. Boyu uzundu, ne yapsa kaybolamıyordu. Kaptan Emin, hepsine tek tek baktı.
– Yedi taneniz burada, demek geri kalanınız da geminin çeşitli yerlerinde görev yapmaktalar.Bakışları, Oktay’ın üzerinde sabitlenmişti. Yavaş yavaş, Oktay’ın yanına doğru ilerledi. Diğer çocuklar kenara çekilmek zorunda kalmışlardı.
– Yakanda ki isimliğin olmasa bile yine de seni tanırdım Oktay Doğaner. Gözlerin hiç değişmemiş. Üstelik alnında duran yara izi senin kim olduğunu ele veriyor.Gözlerini Oktay’ın üzerinden çevirmeden, Yüzbaşı Aslan’a seslendi.
– Yüzbaşı Aslan, Gemide bulunan herkesin, dinlenme salonuna gitmesini istiyorum. Bu bir emirdir. Emre uymayanlar, kim olurlarsa olsunlar, şiddetli bir şekilde cezalandırılacaklardır.
– Efendim, peki ya tahliye…Yüzbaşıya doğru baktı.
– Tahliye yok. Gemide ki herkes şu anda Efendimiz HAMANE’nin kölesidir. Ölü ya da diri, hiç farketmez. Her ne olursa olsun emirlere tam uyulacaktır.
—————————

Açlık Oyunları; The Hunger Games (2012)

elizabethtaylor | 04 December 2011 12:35

Ülkemizde de en çok okunan kitaplar listesinde yer alan bir yazar olan Suzanne Collins’in romanından uyarlanan sinema filmi “The Hunger Games“, “Pleasantville”nin yönetmenliğini de yapmış olan yönetmen Gary Ross tarafından çekildi. Senaryosu yine Ross tarafından yazılan filmde 90’lı yıldız Jennifer Lawrence, Josh Hutcherson, Liam Hemsworth, Wes Bentley, Emmy adaylığı bulunan Amerikan aktris Elizabeth Banks, aktör Woody Harrelson, Stanley Tucci, usta aktör Donald Sutherland, Willow Shields, Isabelle Fuhrman, Alexander Ludwig ve Toby Jones gibi isimler rol alıyor.

DERİN KARANLIK 4

nihansage | 08 July 2011 14:02

DERİN KARANLIK adlı uzay gemisi kısa mesafe uzay uçuşları için tasarlanmış bir gemiydi. Kendi sınıfının orta seviyesi sayılabilirdi. Güneş sisteminin içerisinde rahatlıkla seyahat edebiliyordu. Daha uzun mesafe yolculukları ise, daha gelişmiş ve mürettebatını uzun yıllar boyunca dışarıdan yardım almadan, kendi kendine yetebilen gemiler tarafından yapılıyordu. Bu eğitim yolculuğu DERİN KARANLIK’ın ilk eğitim uçuşu değildi. Daha önce de öğrenciler bu gemi ve eğitmenleri tarafından, uzay uçuşları için hazırlanmıştı.Oktay, çekimser adımlarla uzay gemisine girmişti. Yanında Doktor Işık vardı. Doktor Işık, ona gemiye binmeden önce sakinleşmesi için bir ilaç vermişti. Ama bu bile Oktay’ın korkusunu bastırmasına az gelmişti. Kaptan köşkünde birlikte duruyorlardı. Burada durmayı Oktay istemişti. Korkusunu bir şekilde yenmesi gerektiğini biliyordu.
– Beş saattir bu geminin içindeyiz. Gezmediğimiz hiç bir noktası kalmadı. Yarım saat içersinde ise hareket edeceğiz. Kendini nasıl hissediyorsun?Oktay, Doktor hanıma baktı. Zaten beyaz olan teni hepten bembeyaz olmuştu. Tüm vücudundan kan çekilmiş gibiydi. Kalbinin atış ritmini rahatlıkla duyabiliyordu.
– Kalbim kulaklarımdan fırlayacakmış gibi atıyor.Doktor Işık, Oktay’a gülümsemişti.
-Korkma. Bunu başarabilirsin.
– Ağzım kuruyor. Bu normal mi?

DERİN KARANLIK 3

nihansage | 22 June 2011 10:56

Oktay çok şaşırmıştı. Karşısında hem kendini hem de babasını tanıyan biri vardı. Önce ne söyleyeceğini bilemedi. Albay’ın kendi hakkında ki tespiti o kadar doğruydu ki, ister istemez inkar etme yolunu seçti.

– Benim uzaydan korktuğumu da nereden çıkardınız. Üstelik annem de beni sizin söylediğiniz şekilde büyütmedi. Daima her konuda cesur olmamı söylerdi.

Albay Çelik gülümsedi. Karşısında henüz on yedi yaşında olan, fakat içinde fırtınalar kopan ve büyük bir insan gibi davranmaya çalışan bir çocuk vardı.

Gezginlerin Sürgünü (2010)

tayfuntuna | 20 June 2011 16:25

Yerli bir bilimkurgu yapımı olan Gezginlerin Sürgünü, kısa film yapımcısı Tayfun Tuna tarafından yazılıp yönetildi. Bir yıla yakın bir sürede oluşturulan senaryosunun ardından 2010 yılında, üç günde çekilen film; uykuya daldığında bilinci zamanda yolculuk eden ve başka bir günkü bedeninde uyanan, kısa sürede kendini tuhaf bir maceranın içinde bulan bir adamın hikayesini anlatıyor.

Tarz olarak Christopher Nolan‘ın kafa karıştıran sinema anlayışından izler taşıyan film, seyircilerine Back to the Future ve Memento karışımı bir lezzet sunuyor ve genel itibariyle seyircilerinden geçer not almayı başarıyor.

Arthur C. Clarke Ödülü sahibini buldu!

queennothing | 11 May 2011 12:12

2008 senesinde kaybettiğimiz usta yazar Arthur C. Clarke ( 2001: A Space Odyssey, The Fountains of Paradise, Imperial Earth), bilim kurgu edebiyatı severler tarafından saygıyla anılmakta. Yazar adına tam 26 senedir verilen onur ödülü, bu sene de sahibini buldu. 35 yaşındaki kısa öykü yazarı Lauren Beukes‘in Zoo City adlı eserine verilen ödül sonrasında Beukes, twitter adresinde hislerini şu şekilde ifade etti.

2011 TBD Bilimkurgu Öykü Yarışması

queennothing | 11 May 2011 10:54

2011 senesinde 13.’sü düzenlenecek olan TBD Bilimkurgu Öykü Yarışması nihayet duyuruldu. Bilim kurgu edebiyatına önem veren ve bu türün geleceği şekillendirebileceğine inanan TBD, yazarlardan, daha evvel hiçbir yarışmada ödül kazanmamış, içerisinde bilimkurgusal ögeler barındıran, iki bin kelimeyi aşmayan öykülerini 1 Ağustos tarihine kadar sitede verilen mail adresine göndermelerini istiyor. Roman ve oyun yazarı Hikmet Temel Akarsu, Zarife Biliz, editör ve yazar Murat Batmankaya gibi isimlerden oluşan jürisiyle yarışma, birinci gelene 3.000 TL, ikinci gelene 2.000 TL, üçüncü gelene ise 1.000 TL vaat ediyor. Sonuçlar 17 Ekim 2011 tarihinde duyurulacak.

Katılımcılara başarıla dileriz.

Battle: Los Angeles (2011)

karacorlu | 16 March 2011 21:04

Yönetmenlik kariyerinin henüz başlarında olan ve kariyerini korku gerilim üzerinde ilerletmeyi düşünen Jonathan Liebesman ‘ın uzun zamandır beklenen filmi 18 Mart 2011 tarihinde Türkiye’de vizyona girecek.

battle:la
battle:la

Johannesburg, Güney Afrika doğumlu olan yönetmen Jonathan Liebesman, yine Güney Afrika’da başladığı sinema eğitimine Amerika’da devam etmiştir.
The Killing Room(Ölüm Odası) filmiyle isminden söz ettiren ve kimi olumlu eleştirilerle gündeme gelen yönetmen, ”Dünya İstilası”nın altından kalkabileceği bir proje olduğuna yapımcıları ikna etmiştir.